Azərbaycan dili Bahasa Indonesia Bosanski Català Čeština Dansk Deutsch Eesti English Español Français Galego Hrvatski Italiano Latviešu Lietuvių Magyar Malti Mакедонски Nederlands Norsk Polski Português Português BR Românã Slovenčina Srpski Suomi Svenska Tiếng Việt Türkçe Ελληνικά Български Русский Українська Հայերեն ქართული ენა 中文
Subpage under development, new version coming soon!

Subject: Cumhuriyet Bayramı

  • 1
  • 2
2008-10-29 12:11:12
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
2008-10-29 12:16:04
Kutlu olsun.
2008-10-29 12:29:22
+1
2008-10-29 12:34:11
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.
2008-10-29 15:14:35
Arkadaşlar bu sene cumhuriyetimiz 85 yaşına geldi. Ance ben hepimize şu soruyorum; ülke 85 yıldı gerçekten ileri gidebildi mi? ekonomi sosyal yaşam gelişti mi? Eğer ki geliştiyse o 85 yıl iyi geçmiştir. eğer inişli çıkışlı olmuşsa istikrarsız ama gene de idareli bir 85 yıl geçmiştir. eğer ki tam anlamıyla ilerliyemediyse o 85 yıl hiç iyi geçmemiş boşa uğraşılmıştır. Bu konuda değerlendirmeyi size bırakıyorum. Bir de Ata'm 10. yıl nutkunda önce şöyle bir şey yazmıştın; ''bu söylediklerim gerçekleştiğinde beni unutmayın ve beni anın'' hiç merak etme seni unutmadık unutmayacağız unutmak isteyenlere de unutturmayacağız.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE !
2008-10-29 16:53:54
gerçekten süper ve etkileyici bir yazı. uzun bir yazı ama okudugunuza kesinlikle degecek bugünün anlam ve onemine uyan güzel bir yazı kısacası.



ADALET TEYZE


Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren
sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle
pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile
birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden
gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık
esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa
yöneldi. Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı. Oturma
odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti.
Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir tanesine uzandı, camının
üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Çerçevenin içindeki
fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına
rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak
gülümsüyorlardı. Yaşlı kadın 'Günaydın Anne, Günaydın Baba'
dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka
bir çerçeveyi eline aldı. Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı
bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi
titreyen dudaklarla öptü. 'Günaydın Kocacığım' dedi. Kadın bu
çerçeveyi de bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık
gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara
bakıp 'Günaydın Evlatlarım' dedi. Tüm çerçevelere kısaca göz
atıp 'Sizleri, hepinizi çok özledim' dedi.

Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı
hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna
doğru yöneldi. Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama
'Bir taksi istiyorum' dedi ve adresi verdi. Kapısını kilitleyip,
apartman merdivenlerine yöneldi. Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama
şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli
bir biçimde iniyordu. Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna
sokağı inletiyordu. 'Patlama be adam' dedi. Nihayet taksiye
binebildi. 'Teyze hoş geldin' dedi 2530 yaşlarındaki şoför.
'Nereye gidiyoruz?' Kadın kısa bir sessizliğin sonunda 'Tüm
bir gün beni taşır mısın?' diye sordu. 'Sana 500 lira
veririm.' Adam küçümser bir gülümseme ile 'Mal sahibi benden
her gün 500 lira istiyor teyze' dedi.

Kadın gülümsedi

'O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?'

'Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım. İlk önce nereye
gideceğiz?'

'Anıtkabir'e'

'Anıtkabir'e mi?

'Evet'

'Tamam teyzeciğim'

'Yaş kaç teyzeciğim?'

'Seksen sekiz'

'Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim'

'Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum'

'Haklısın teyzecim'

Taksi Anıtkabir'in kapısına gelmişti. Şoför 'Teyzeciğim
geldik' dedi. Dalgın görünen kadın 'Evladım burada yardımına
ihtiyacım var' dedi. 'Benimle gel' Adam şaşırmıştı.
'Tabii teyze' dedi. Kuşkulu gözlerle 'Bizi buraya alırlar
mı?' diye sordu.

O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden
ateş fışkırarak 'Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi
buraya?' dedi

'Hayır'

'Kaç yıldır Ankara'da yaşıyorsun?'

'Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme'

'E, o zaman'

'Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası
kapalı sanıyordum ben'

Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı.

Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar
konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde

'Nasıl çıkacaksın Teyze?' diye sordu.

'Her ay nasıl çıkıyorsam öyle'

'Her ay geliyor musun?'

'Evet'

Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır
ilerlediler. İçerisi çok serindi. Şoför büyük bir azimle yürümeye
çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları
sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan
ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı.
Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla
olayı seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark
etti. 'Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için
çalıştım' Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha
okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı.
Kadın bir anlık suskunluktan sonra 'Hadi gidelim' dedi.

Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför
kadının durumundan endişelenmeye başlamıştı. 'Yoruldun mu
Teyze' dedi.

Kadın sustu. Bir süre suskunluktan sonra 'Evet hem de çok
yoruldum' diye cevapladı.

'Nereye gidiyoruz?'

'Bankaya'

Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu
yaşlı kadının Atatürk'e verdiği söz ne olabilirdi? En sonunda
dayanamadı.

'Teyzeciğim bir şey sorabilir miyim?'

'Sor bakalım evladım'

'Anıtkabir'de Atatürk'e bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O
söz nedir?'

'Uzun hikâye evladım'

'Olsun be teyze anlat ne olur'

'Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek
vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Ben de
'Adalet' dedim. Bunun üzerine 'Ne güzel ismin varmış'
dedi. 'Okulu bitirince ne olacaksın' dedi bana. Hemşire dedim. Oda
'Güzel meslek ama bence sen Hâkim ol ismine çok yakışır' dedi.
Ben kadından hâkim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, 'Sen istedikten
sonra olur. Senden söz istiyorum hâkim olacaksın' dedi .'

'Sen ne dedin peki?'

'Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.'

'Peki, olabildin mi Adalet Teyze?'

'Evet, ben Cumhuriyetin ilk kadın hâkimlerindenim.'

'Vay be. Sende ne hikâye varmış Adalet Teyze'

'Herkesin bir hikâyesi vardır evladım. Herkesin hikâyesi de kendine
göre değerlidir. Eğer insanların hikâyelerini bilip anlayabilirsen insanlara
daha anlayışlı davranabilirsin

'Haklısın Adalet Teyze. Bu bankamı gelmek istediğin'

'Evet'

'Yardım edeyim mi? Ben de geleyim mi?'

'Hayır. Sen burada bekle lütfen. Bu arada adın neydi evladım'

'Osman teyzeciğim'

'Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?'

'Tamam, teyzeciğim'

Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin
geldiğini fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü.
'Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür' diye düşündü.
Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile
geldi.

'Hoş geldin Hâkim Teyze'

'Çok uzun zamandır bana Hâkim denmemişti.'

'Hoşuna gitmediyse söylemeyeyim?'

'Yok, aksine hoşuma gitti. Sağ ol'

'Nereye gidiyoruz?'

'Seyran bağlarına'

'Tabii'

'Hâkim Teyze çok yer gezmişsindir sen'

'Tüm Anadolu'yu karış karış gezdik rahmetli
kocamla'

'Ne iş yapardı amca?'

'Subaydı.'

'Ne zaman vefat etti?'

'1952'de'

'Çok olmuş. Gençmiş'

'Kore savaşında şehit oldu.'

'Allah rahmet eylesin Hâkim teyze'

' Sağ ol'

'Seyranbağları'na geldik nereye gideceğiz?'

'Sağa sap. İkinci binanın önünde dur.'

'Tamam. Buyur Hâkim Teyze. Geleyim mi ben'

'Yok bekle burada'

Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti. Binanın uzaktan
görünen levhasına baktı. 'Seyran bağları Kız Yetiştirme Yurdu'
yazısını okudu. Anlam veremedi. 'Bu kadın burada ne yapar ki?'
Diye düşündü.

Yarım saat sonra Adalet Hanım göründü. Yanında orta yaşlı
kibar bir hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın
'Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman
yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın.
Yine gelin' dedi.

Adalet hanım, buğulu gözlerle 'İnşallah. Kızlara selamımı
söyleyin. Ben de onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın' dedi.

Araba hareket etti.

'Nereye Hâkim Teyze?'

'Hemen iki sokak öteye'

Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park
etti. Bu binada da 'Ankara Seyran bağları Huzurevi' yazıyordu.

'Bekle beni'

'Tabii Hâkim Teyze'

Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir
çok yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp
öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet
Hanım'ın gözlerinden akan yaşları fark etti.

'İyi misin Hâkim Teyze'

'İyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor'

'Nereye gidiyoruz?'

'Cebeci Asri Mezarlığına'

'Tamam'

'Teyze nerelisin sen?'

'Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra
Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara
kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Söke'ye
döndük. Allah'a şükür babam da sağ salim döndü savaştan.'

'Sonra ne oldu?'

'Liseye Aydın'a gönderdi babam. Orada Atatürk'le
karşılaştım. Sözümü tutmak için İstanbul'a gittim. Hukuk
fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiye'de
okuyordu o zaman. Mezun olunca evlendik.'

'Çocuğunuz var mı?'

'Bir kızım bir oğlum vardı.'

'Neredeler şimdi?'

'Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.'

'Ne güzel'

'1978'de Fransa'da Ermeniler öldürdüler.'

'Üzüldüm Hâkim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit
oldu yani'

'Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı
vermesin.'

'Âmin. Ya kızın?'

'O eşi ve çocukları ile İzmit'te yaşıyordu. Öğretmendi.
1999'da depremde hepsi vefat ettiler.'

'Allah rahmet eylesin. Boş boğazlığımla üzdüm seni Hâkim Teyze
kusura bakma'

'Sanki sormasan aklımdan çıkıyorlar mı evladım. Sen üzülme
sağ ol'

'Geldik Teyze'

'Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.'

'Hâkim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve
bırakayım.'

'Yok, beni alacaklar buradan'

'Hâkim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim.
Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni. 350 ona veririm.
Gerisi kalsın. Ben de para istemem. Bugün senden aldığım hayat dersinin
parasal karşılığı yok zaten.'

'Çocukların var mı?'

'İki tane ellerinden öperler.' Taksinin güneşliğinden
çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.

'Adları nedir?'

'Kemal ve Ayşe'

'Oğlumun adı da Kemaldi.'

Sessizliğin ardından Osman'ın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım.

'Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız,
dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut. Atatürk'ün
bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla. Bir de
vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.'

Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar
yetiştireceğine söz verdi. Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır
ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu. Hayatının en
büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen
kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı. Osman arabasını mal
sahibine götürmeye karar verdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı.

Ertesi gün Ankara'da garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök
delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti. Çay
ocağının yanında duran gazeteyi aldı. İlk sayfadaki haberlere göz
gezdirdi. Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların
yer aldığı üçüncü sayfayı açtı. Taksiciler arkadaşları ile ilgili
kötü haberleri genellikle oradan alırlardı. Göz gezdirirken bir haber
dikkatini çekti.

'Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin
Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hâkimlerinden Adalet YILMAZ'a ait olduğu
belirlendi. Adalet YILMAZ'ın bulunduğu yerdeki mezarların eşine ve
oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm
parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağları'ndaki bir
kız yetiştirme yurdu ile bir huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis,
Adalet YILMAZ'ın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.'

Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici
arkadaşları hiçbir şey anlamadılar. Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu
yaşadıklarını. Herkesin tek bildiği Osman'ın bardaktan
boşanırcasına yağan yağmur altında 'Gökler bile sana ağlıyor'
diyerek ağladığı
2008-10-29 17:08:41
Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun...
2008-10-29 17:25:21
Cumhuriyet'den daha mantıklı bir yönetim şekli gelmedikçe... Nice bayramlara inşallah :)
2008-10-29 17:33:58
hocam bu yazıda yaşananlar gerçek mi kurgu mu?
  • 1
  • 2