Subpage under development, new version coming soon!
Subject: fıkraaaa
İhlallere devam,bakalım nereye kadar,siz başlığı ihlall ettiğiniz gibi oyun ve forum kurallarını geyik haline getirmektesiniz verilen uyarılan ,ikazlar ve ceza yaptırımları artarak devam edecektir bilginize...
Karakolun kapisindan iceri bir kucuk oglan girmi$...
"Polis... amca, lutfen yardim edin babam sokakta 3 ki$iyle kavga ediyo..."
Ve birlikte sokaga inmi$ler gercekten de cocugun babasi 3 tane adamla tekme tokat dovu$uyo, polis sormu$:
"Peki hangisi senin baban????"
Cocuk cevap vermi$:
"Bilmiyorum.. zaten bu yuzden kavga ediyolar....':)
"Polis... amca, lutfen yardim edin babam sokakta 3 ki$iyle kavga ediyo..."
Ve birlikte sokaga inmi$ler gercekten de cocugun babasi 3 tane adamla tekme tokat dovu$uyo, polis sormu$:
"Peki hangisi senin baban????"
Cocuk cevap vermi$:
"Bilmiyorum.. zaten bu yuzden kavga ediyolar....':)
:DD güzel fıkra Kutlu :)
Bir gün FBI eleman almak için 3 adayı çağırmış.
Biri İsrailli, biri Amerikalı, biri de bizim Temel.
Önce İsrailli gelmiş, demişlerki sana bir silah vereceğiz, yan odada da eşin var. Gir ve onu öldür.
İsrailli almış silahı, girmiş içeri. Aradan yarım saat geçmiş, İsrailli kan ter içinde çıkmış dışarı, "kusura bakmayın yapamam, karımı öldüremem ben"
Sonra Amerikalı gelmiş, aynısını ona da söylemişler ve odaya sokmuşlar.
1 saat sonra Amerikalı da aynı şekilde çıkmış ve yapamayacağını söylemiş, onu da göndermişler.
Sırada Temel varmış. Aynısını Temel'e de söyleyip odaya sokmuşlar.
Az sonra odadan 2 el silah sesi duyulmuş. FBI'cılar sevinmişler "işte aradığımız adamı bulduk" derken bir de cam kırılması sesi duymuşlar.
Hemen odaya koşmuşlar, içeri girdiklerinde Temel camın kenarında elinde silahla bekliyor.
Adamlar tam ne oldu diye soracakken Temel "ula verduğunuz silah kuru sıkı çıktı, ben de karıyu camdan attım"
:))
(edited)
Bir gün FBI eleman almak için 3 adayı çağırmış.
Biri İsrailli, biri Amerikalı, biri de bizim Temel.
Önce İsrailli gelmiş, demişlerki sana bir silah vereceğiz, yan odada da eşin var. Gir ve onu öldür.
İsrailli almış silahı, girmiş içeri. Aradan yarım saat geçmiş, İsrailli kan ter içinde çıkmış dışarı, "kusura bakmayın yapamam, karımı öldüremem ben"
Sonra Amerikalı gelmiş, aynısını ona da söylemişler ve odaya sokmuşlar.
1 saat sonra Amerikalı da aynı şekilde çıkmış ve yapamayacağını söylemiş, onu da göndermişler.
Sırada Temel varmış. Aynısını Temel'e de söyleyip odaya sokmuşlar.
Az sonra odadan 2 el silah sesi duyulmuş. FBI'cılar sevinmişler "işte aradığımız adamı bulduk" derken bir de cam kırılması sesi duymuşlar.
Hemen odaya koşmuşlar, içeri girdiklerinde Temel camın kenarında elinde silahla bekliyor.
Adamlar tam ne oldu diye soracakken Temel "ula verduğunuz silah kuru sıkı çıktı, ben de karıyu camdan attım"
:))
(edited)
Bir gün tayyip hakkı rahmetine kavuşur. Ahiretteki melekler ender de olsa hala görevdeki bir başbakanının karşılarına geldiğini görür ve derler;
- Hoş geldin tayyip evladım. Senin özelliğindeki insanlar buralara ender gelirler. Senin gibiler için değişik bir uygulamamız var.
Tayyip heyecanlanır ve bu uygulamanın ne olduğunu sorar. Bunun üzerine ahiretteki melekler;
- Önce bir günlüğüne cehenneme gideceksin. Daha sonraki günde cennete gideceksin ve bize nerede kalmak istediğini söyleyeceksin.
Tayyip kızgın bir şekilde;
- Ama ben cennete gitmeliyim. Kararımı çoktan verdim. Allah için iman ettim.
Bu lafın üzerine melekler kuralların kati olduğunu ve asla değiştirilemeyeceğini salık verirler. Tayyip çaresiz bu teklifi kabul eder. ilk cehennem macerası başlar. Tayyip bir kapıdan içer girer ve karşısında uçsuz bucaksız, yemyeşil bir golf sahası bulur. Birde bakar ki tanıdığı simalar karşısına dikilmiştir. Kimler yoktur ki orda.Bülent Arınç Abdullah Gül ve daha niceleri tayyip'i hoş bir şekilde karşılarlar. Bir taraftan golf oynamaya diğer bir taraftan ise sohbet etmeye devam ederler. Konu genelde "benim memurum işini bilir, köy enstitülerini kapatmanın yararları ve halkı kandırmanın bin bir türlü yolları" gibi eğlenceli sohbetlerden oluşmaktadır. Bir an şeytan tayyp'in yanına gelir ve elindeki margaritayı tayyip'e uzatır. Tayyip;
- ben içki almayayım, teşekkür ederim. Alkol benim için günahların en günahıdır.
Şeytan edalı bir gülüşle;
- iç evladım. Artık herkes ahir. Dünyadaki sınanma günleri geride kaldı.
der. Tayyip ikna olmuş ve içkisinden yudumlar alarak gününü hoş bir şekilde bitirir. Cehennemden çıkar ve melekler tayyip'i ertesi gün için cennete yollarlar. Cennetin kapısından içeri giren tayyip karşısında sevmediği bir takım ünlü kişileri görür. Herkes tayyip'i tevazu ile karşılar. insanlardan, doğadan, edebiyattan ve toplumsal sorunlardan bahsedilen sohbetler dönmektedir. Tayyip gördüğü sevgiden dolayı son derece mutludur. Gününü bu şekilde bitiri ve ahirete geçer.
Melkeler tayyip'e sorarlar;
- Evet evladım. Her iki yeri de gördün. Şimdi söyle bakalım nereyi seçeceksin?
Tayyip;
- Her iki yerde de güzel anlar yaşadım. Ama ben kendimden olan insanların yanına gitmek isterim. Yani benim için cehennem daha uygundur.
Melekler tayyip'in isteğini yerine getiriler ve gideceği kapıyı gösterirler. Tayyip kapıyı açar ve gördükleri karşısında dehşete düşer. Daha iki gün önce geldiği yer burası değildir. Dayanılmaz bir sıcak, kötü bir koku ve hepsinden önemlisi elleri kurumuş ağaç dallarına kelepçelenmiş arkadaşları. Tayyip büyük bir korkuyla şeytana döner;
- Burada bir hata olmalı. Benim gördüğüm yer burası değildi.
Şeytan sinsi bir sırıtışla tayyip'e döner ve der ki;
- Kusura bakma evladım. O gördüklerin sadece seçim kampanyasıydı ...
- Hoş geldin tayyip evladım. Senin özelliğindeki insanlar buralara ender gelirler. Senin gibiler için değişik bir uygulamamız var.
Tayyip heyecanlanır ve bu uygulamanın ne olduğunu sorar. Bunun üzerine ahiretteki melekler;
- Önce bir günlüğüne cehenneme gideceksin. Daha sonraki günde cennete gideceksin ve bize nerede kalmak istediğini söyleyeceksin.
Tayyip kızgın bir şekilde;
- Ama ben cennete gitmeliyim. Kararımı çoktan verdim. Allah için iman ettim.
Bu lafın üzerine melekler kuralların kati olduğunu ve asla değiştirilemeyeceğini salık verirler. Tayyip çaresiz bu teklifi kabul eder. ilk cehennem macerası başlar. Tayyip bir kapıdan içer girer ve karşısında uçsuz bucaksız, yemyeşil bir golf sahası bulur. Birde bakar ki tanıdığı simalar karşısına dikilmiştir. Kimler yoktur ki orda.Bülent Arınç Abdullah Gül ve daha niceleri tayyip'i hoş bir şekilde karşılarlar. Bir taraftan golf oynamaya diğer bir taraftan ise sohbet etmeye devam ederler. Konu genelde "benim memurum işini bilir, köy enstitülerini kapatmanın yararları ve halkı kandırmanın bin bir türlü yolları" gibi eğlenceli sohbetlerden oluşmaktadır. Bir an şeytan tayyp'in yanına gelir ve elindeki margaritayı tayyip'e uzatır. Tayyip;
- ben içki almayayım, teşekkür ederim. Alkol benim için günahların en günahıdır.
Şeytan edalı bir gülüşle;
- iç evladım. Artık herkes ahir. Dünyadaki sınanma günleri geride kaldı.
der. Tayyip ikna olmuş ve içkisinden yudumlar alarak gününü hoş bir şekilde bitirir. Cehennemden çıkar ve melekler tayyip'i ertesi gün için cennete yollarlar. Cennetin kapısından içeri giren tayyip karşısında sevmediği bir takım ünlü kişileri görür. Herkes tayyip'i tevazu ile karşılar. insanlardan, doğadan, edebiyattan ve toplumsal sorunlardan bahsedilen sohbetler dönmektedir. Tayyip gördüğü sevgiden dolayı son derece mutludur. Gününü bu şekilde bitiri ve ahirete geçer.
Melkeler tayyip'e sorarlar;
- Evet evladım. Her iki yeri de gördün. Şimdi söyle bakalım nereyi seçeceksin?
Tayyip;
- Her iki yerde de güzel anlar yaşadım. Ama ben kendimden olan insanların yanına gitmek isterim. Yani benim için cehennem daha uygundur.
Melekler tayyip'in isteğini yerine getiriler ve gideceği kapıyı gösterirler. Tayyip kapıyı açar ve gördükleri karşısında dehşete düşer. Daha iki gün önce geldiği yer burası değildir. Dayanılmaz bir sıcak, kötü bir koku ve hepsinden önemlisi elleri kurumuş ağaç dallarına kelepçelenmiş arkadaşları. Tayyip büyük bir korkuyla şeytana döner;
- Burada bir hata olmalı. Benim gördüğüm yer burası değildi.
Şeytan sinsi bir sırıtışla tayyip'e döner ve der ki;
- Kusura bakma evladım. O gördüklerin sadece seçim kampanyasıydı ...
Güzelmiş :)
Tabi diğer partiler için de geçerli bu :)
Tabi diğer partiler için de geçerli bu :)
Temel Dursuna arabasının öyküsünü anlatıyordu:
Bir gün otostop yapıyordum ki önümde bu arabayla mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı.Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti.Mini eteğini iyice yukarı çekip dudaklarını ıslattı ve ''Benden ne istersen alabilirsin'' dedi bende arabasını aldım.Dursun:''İyi etmişsin Temel zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!''
:))
Bir gün otostop yapıyordum ki önümde bu arabayla mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı.Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti.Mini eteğini iyice yukarı çekip dudaklarını ıslattı ve ''Benden ne istersen alabilirsin'' dedi bende arabasını aldım.Dursun:''İyi etmişsin Temel zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!''
:))
'Var mı ? Aranızda delikanlı ?:)
Japon' un biri, Rize'de bir kahveye girmis ve herkese kafa tutmuş.
- 'Var mı ? Aranızda delikanlı ? Varsa ? Çıksın dışarı...'
Temel kapıya doğru yürümüş,
- 'Çıkıyorum ulan ! Görelim bakalım erkekliğini...'
Birkaç dakika sonra, Temel ağzı-burnu dağılmış bir vaziyette kahveye geri dönmüş...
Peşinden de, Japon kasılarak içeri girmiş ve kahvedekilere Temel'i göstererek :
- 'Ona, 'Toyokumi' ustanın, 'Katakori' tekniğiyle vurdum.'
Ertesi gün Japon yine gelmiş. Yine meydan okuma. Yine Temel' den rest. Ve birkaç dakika sonra kapıda yine, ağzı-burnu dağılmış bir Temel.
Ve peşinden kasılarak yaptığı oyunu açıklayan Japon :
- 'Ona,'Kuyotomi' ustanın,'Kihotomi' tekniğiyle vurdum.'
Ertesi gün yine aynı hikaye. Dayak yemekten ayakta duramaz hale gelmiş Temel ve hergün değişik bir stil kullanan JAPON :
- 'Ona, 'Toyohama' ustanın, 'Kimanto' tekniğiyle vurdum.'
- 'Ona, 'Tiyotoki' ustanın, 'Kohimato' tekniğiyle vurdum.'
derken,
Bu böyle bir hafta devam etmiş.
Ve sekizinci gün ! Japon yine kahveye gelip, yine herkese kafa tutmuş.
Japon' un restini gören yine Temel olmuş tabi...
Birkaç dakika sonra, herkes yine suratı dağılmış bir Temel beklerken,
Bu kez Japon ağız-burun dağılmış, hoşaf ! Kanlar içinde kapı da belirmiş ? ? ?
Temel' de hemen arkasından girmiş içeriye, Japon' u göstererek :
- 'Ona, 'Toyota' nın 'Krikosuyla' vurdum' demiş...:)
Japon' un biri, Rize'de bir kahveye girmis ve herkese kafa tutmuş.
- 'Var mı ? Aranızda delikanlı ? Varsa ? Çıksın dışarı...'
Temel kapıya doğru yürümüş,
- 'Çıkıyorum ulan ! Görelim bakalım erkekliğini...'
Birkaç dakika sonra, Temel ağzı-burnu dağılmış bir vaziyette kahveye geri dönmüş...
Peşinden de, Japon kasılarak içeri girmiş ve kahvedekilere Temel'i göstererek :
- 'Ona, 'Toyokumi' ustanın, 'Katakori' tekniğiyle vurdum.'
Ertesi gün Japon yine gelmiş. Yine meydan okuma. Yine Temel' den rest. Ve birkaç dakika sonra kapıda yine, ağzı-burnu dağılmış bir Temel.
Ve peşinden kasılarak yaptığı oyunu açıklayan Japon :
- 'Ona,'Kuyotomi' ustanın,'Kihotomi' tekniğiyle vurdum.'
Ertesi gün yine aynı hikaye. Dayak yemekten ayakta duramaz hale gelmiş Temel ve hergün değişik bir stil kullanan JAPON :
- 'Ona, 'Toyohama' ustanın, 'Kimanto' tekniğiyle vurdum.'
- 'Ona, 'Tiyotoki' ustanın, 'Kohimato' tekniğiyle vurdum.'
derken,
Bu böyle bir hafta devam etmiş.
Ve sekizinci gün ! Japon yine kahveye gelip, yine herkese kafa tutmuş.
Japon' un restini gören yine Temel olmuş tabi...
Birkaç dakika sonra, herkes yine suratı dağılmış bir Temel beklerken,
Bu kez Japon ağız-burun dağılmış, hoşaf ! Kanlar içinde kapı da belirmiş ? ? ?
Temel' de hemen arkasından girmiş içeriye, Japon' u göstererek :
- 'Ona, 'Toyota' nın 'Krikosuyla' vurdum' demiş...:)