Subpage under development, new version coming soon!
Subject: fıkraaaa
Zamanın en büyük mafya babası idamlık bir suçtan yargılanıyordu. Jürinin içindede bizim Temel vardı.
Babanın adamları Temel’in yanına gelip ula Temel ne yap et bu cezayı müebbede çevir.
Ve jüri toplandıktan sonra hâkim kararını müebbet olarak açıklar.
Babanın adamları Temel’in yanına gelip Bunu nasıl yaptığını sorar.
Temel’de;
-Sormayın uşaklar, jüri beraat diye tutturdu müebbede çevirene kadar anam ağladı. :))
Babanın adamları Temel’in yanına gelip ula Temel ne yap et bu cezayı müebbede çevir.
Ve jüri toplandıktan sonra hâkim kararını müebbet olarak açıklar.
Babanın adamları Temel’in yanına gelip Bunu nasıl yaptığını sorar.
Temel’de;
-Sormayın uşaklar, jüri beraat diye tutturdu müebbede çevirene kadar anam ağladı. :))
Antalya'da yaşayan iki kolu ve iki bacağını kaybetmiş bir kız varmış. Ailesi onu hergün sahile indirip 1-2 saat oraya bırakır ve dönüp geri alırmış. Bir gün ailesi onu bıraktıktan sonra mahallenin en yakışıklı çocuğu Ali gelmiş ve kıza "seni hiç kimse öptü mü ?" diye sormuş.
Kız "hayır" demiş. Sonra Ali kızın dudaklarına yapışmış öpmüş.
Ertesi gün kız Ali yine gelir diye annesine beni süsle falan demiş. Sahile gitmiş yine beklemeye başlamış. Ali gelmiş. ..............................
İsteyene devamını yollarım. Son zamanlarda duyduğum en komik fıkraydı :))
Bunu ben yazdım, bilmiyorum benim duyduğum kadar komik olacak mı ama umarım gülersiniz :))
Kız "hayır" demiş. Sonra Ali kızın dudaklarına yapışmış öpmüş.
Ertesi gün kız Ali yine gelir diye annesine beni süsle falan demiş. Sahile gitmiş yine beklemeye başlamış. Ali gelmiş. ..............................
İsteyene devamını yollarım. Son zamanlarda duyduğum en komik fıkraydı :))
Bunu ben yazdım, bilmiyorum benim duyduğum kadar komik olacak mı ama umarım gülersiniz :))
Temel parmağını camla kesmiş. Telaşla yeni kurulan aile hekimliği merkezlerinden birine gitmiş.
İçeri girince malum iki kapı çıkmış karşısına: Birinde hastalıklar, diğerinde yaralanmalar yazıyormuş.
Durumuna uyan yaralanmalar kapısından içeri girmiş.
Önüne yine iki kapı çıkmış: Birinde kanamalı, diğerinde kanamasız yazıyormuş.
Kanamalı kapıdan girince yine iki kapı çıkmış karşısına:
Hayati önemde olan ve hayati önemde olmayan.Hayati önemde olmayan kapısından girince kendini sokakta bulmuş..
Evde sormuşlar: - Temel sana iyi baktılar mı?
+ Hiç bakmadılar ama organizasyon harika :D
İçeri girince malum iki kapı çıkmış karşısına: Birinde hastalıklar, diğerinde yaralanmalar yazıyormuş.
Durumuna uyan yaralanmalar kapısından içeri girmiş.
Önüne yine iki kapı çıkmış: Birinde kanamalı, diğerinde kanamasız yazıyormuş.
Kanamalı kapıdan girince yine iki kapı çıkmış karşısına:
Hayati önemde olan ve hayati önemde olmayan.Hayati önemde olmayan kapısından girince kendini sokakta bulmuş..
Evde sormuşlar: - Temel sana iyi baktılar mı?
+ Hiç bakmadılar ama organizasyon harika :D
Bektaşi, yolda yürüken bir bok böceğinin, bok u yuvarlayak götürmesine şaşarak;
- Ey! Allah ım. Evreni, Dünya yı ve bu kadar canlıyı yarantın da, bu bok böceğini niye yarattın? demiş ve yoluna devam etmiş.
Gel zaman git zaman, bir gün hasta olmuş. hastalığına çare bulamamış hekimler. En sonunda bir hekim onu muane ederek hastalığına teşhis koymuş.
- Eğer Bok böceğini çiğ çiğ yersen iyileşeceksin. demiş.
Çaresiz Bektaşi dediğini yapmış ve iyileşmiş.
Yine günlerden birgün Bektaşı deniz yolcuğu yaparken, fırtınaya yakalanmış. Gemilerdeki yolcuların hepsi Allah a geminin batmaması için çeşitli dualar ederken, Bektaşi Gemi direğinin dibinde oturup sigarasını içmekten başka hiç bir yapmıyormuş. bu gören biri yanına sokulup;
-Be ey !erenler; gemi batacak ölüp gideceğiz. neden sende dua etmiyorsun? demiş.
Bektaşı;
- Ben onun işine karışmam. Bir defasında Allah ın işine karıştım, bana bok böceğini yedirdi. şimdide karışırsam kim bilir ne yedirecek
- Ey! Allah ım. Evreni, Dünya yı ve bu kadar canlıyı yarantın da, bu bok böceğini niye yarattın? demiş ve yoluna devam etmiş.
Gel zaman git zaman, bir gün hasta olmuş. hastalığına çare bulamamış hekimler. En sonunda bir hekim onu muane ederek hastalığına teşhis koymuş.
- Eğer Bok böceğini çiğ çiğ yersen iyileşeceksin. demiş.
Çaresiz Bektaşi dediğini yapmış ve iyileşmiş.
Yine günlerden birgün Bektaşı deniz yolcuğu yaparken, fırtınaya yakalanmış. Gemilerdeki yolcuların hepsi Allah a geminin batmaması için çeşitli dualar ederken, Bektaşi Gemi direğinin dibinde oturup sigarasını içmekten başka hiç bir yapmıyormuş. bu gören biri yanına sokulup;
-Be ey !erenler; gemi batacak ölüp gideceğiz. neden sende dua etmiyorsun? demiş.
Bektaşı;
- Ben onun işine karışmam. Bir defasında Allah ın işine karıştım, bana bok böceğini yedirdi. şimdide karışırsam kim bilir ne yedirecek
Öğrenci derse geç kalmıştı.
Öğretmen niye geç kaldığını sordu.
Öğrenci “Arı soktu” dedi.
Öğretmen: “Nereni soktu?”
Öğrenci: “Söyleyemem.”
Öğretmen kızdı, “Otur!” diye bağırdı.
Öğrenci boynunu bükerek cevap verdi:
“Oturamam!” :))
Öğretmen niye geç kaldığını sordu.
Öğrenci “Arı soktu” dedi.
Öğretmen: “Nereni soktu?”
Öğrenci: “Söyleyemem.”
Öğretmen kızdı, “Otur!” diye bağırdı.
Öğrenci boynunu bükerek cevap verdi:
“Oturamam!” :))
Büyüyünce ne olmak istiyorsun ?
- Mutlu !
- Öyle değil, sen sorumu yanlış anladın sanırım ?
- Hayır, bence sen hayatı yanlış anladın !
- Mutlu !
- Öyle değil, sen sorumu yanlış anladın sanırım ?
- Hayır, bence sen hayatı yanlış anladın !