Subpage under development, new version coming soon!
Subject: 18 mart çanakkale destanı
- 1
- 2
polster [del] to
All
Çanakkale Şehitleri
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarab ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY
Çanakkale mönüsü
15 Haziran Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yağlı buğday çorbası ve ekmek.
26 Haziran Sabah: Yok. Öğlen: Yok. Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek.
18 Temmuz Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yarım tayın ekmek.
8 Ağustos Sabah: Yarım ekmek. Öğlen: Yok. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek YOK
not:21 temmuz 1917'den itibaren başlayarakordu emriyle ekmek istikakı 500grama indirilmiştir.
çünkü un ve ekmek kalmamıştır.
hurafemi gerçekmi
peygamber efendimizin bu savaşda bizzat bulunduğu
nusret mayın gemisinin nasıl ve nereye mayın dökeceğinin söylendiği
orduyu arkadan sarmak için bir tepeye ilerleyen ingiliz tümeninin tepeye bir bulut inmesiyle ordadan kaybolduğu
sizcede hurafemi
her ne şekilde olursa olsun bizlere böyle bir zafer yaşadan kahramanlarımızın ruhları şat mekanları cennet olsun allah gani gani rahmet eylesin
evet arkadaşlar sizlerinde görüş ve katılımlarınızı bekliyorum
(edited)
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna yarab ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Mehmet Akif ERSOY
Çanakkale mönüsü
15 Haziran Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yağlı buğday çorbası ve ekmek.
26 Haziran Sabah: Yok. Öğlen: Yok. Akşam: Üzüm hoşafı, ekmek.
18 Temmuz Sabah: Üzüm hoşafı. Öğlen: Yok. Akşam: Yarım tayın ekmek.
8 Ağustos Sabah: Yarım ekmek. Öğlen: Yok. Akşam: Şekersiz üzüm hoşafı, ekmek YOK
not:21 temmuz 1917'den itibaren başlayarakordu emriyle ekmek istikakı 500grama indirilmiştir.
çünkü un ve ekmek kalmamıştır.
hurafemi gerçekmi
peygamber efendimizin bu savaşda bizzat bulunduğu
nusret mayın gemisinin nasıl ve nereye mayın dökeceğinin söylendiği
orduyu arkadan sarmak için bir tepeye ilerleyen ingiliz tümeninin tepeye bir bulut inmesiyle ordadan kaybolduğu
sizcede hurafemi
her ne şekilde olursa olsun bizlere böyle bir zafer yaşadan kahramanlarımızın ruhları şat mekanları cennet olsun allah gani gani rahmet eylesin
evet arkadaşlar sizlerinde görüş ve katılımlarınızı bekliyorum
(edited)
Bizlere kızmasınlar,rahat uyusunlar...Mekanları cennet...
Unutmayalım,unutturmayalım...
Unutmayalım,unutturmayalım...
Çanakkale Zaferimizin 94. Yılı Kutlu Olsun
Dur yolcu!
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğruna, namus yolunda,
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele
Son vatan parçası geçerken ele
Mehmet’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir
Dur yolcu!
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğruna, namus yolunda,
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele
Son vatan parçası geçerken ele
Mehmet’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir
ÇANAKKALE DESTANI
Yıl 1915
18'indeyiz Martın.
Kendine gel biraz!
Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu,
Geçilmez bu boğaz...
Geçilmez bu boğaz...
Bizi
Ne topun yıldırır,
Ne kurşunun.
Çünkü artık
Başladı cengimiz.
Er meydanında bulunmaz dengimiz...
Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen?
İşte fırladık siperden.
Sırtına yüklenmiş kahraman
Seyit 276 kiloluk mermiyi,
Koşuyor bataryasına ateşler içinden.
Bu mermi denizlere gömecek Elizabet'i Buvet'i...
Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,
Denizler yanıyor,
Dağlar yanıyor.
Zafer bizimdir artık
Düşman zırhlıları batıyor...
Türk'üm,
Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.
Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.
Kimimiz gazi.
Hiç değişmez bu yazı.
Dünyada her yer geçilir belki
Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı..
Tüm şehitlere Cenab-ı Hak'dan rahmet diliyorum.Mekanları cennet olsun.
Yıl 1915
18'indeyiz Martın.
Kendine gel biraz!
Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu,
Geçilmez bu boğaz...
Geçilmez bu boğaz...
Bizi
Ne topun yıldırır,
Ne kurşunun.
Çünkü artık
Başladı cengimiz.
Er meydanında bulunmaz dengimiz...
Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen?
İşte fırladık siperden.
Sırtına yüklenmiş kahraman
Seyit 276 kiloluk mermiyi,
Koşuyor bataryasına ateşler içinden.
Bu mermi denizlere gömecek Elizabet'i Buvet'i...
Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,
Denizler yanıyor,
Dağlar yanıyor.
Zafer bizimdir artık
Düşman zırhlıları batıyor...
Türk'üm,
Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.
Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.
Kimimiz gazi.
Hiç değişmez bu yazı.
Dünyada her yer geçilir belki
Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı..
Tüm şehitlere Cenab-ı Hak'dan rahmet diliyorum.Mekanları cennet olsun.
Bu faşist Türkler medeniyeti sulara gömmüşler;ayıp etmişler (!) :)
TÜRK OLMAK.
Kosova'da ve Bosna'da,Bati Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kac asır gecmiste kalan meselelerin hesabını vermektir.
Türk Olmak
Kıbrıs'ta, Hocali de, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma ugrayıp yapmadıgın soykırımla suclanmaktır.
Türk olmak
Faşist olmaktır,vatanına, yurduna, tarihine sahip cıktıgın için
Türk Olmak
Lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdır ve yine Turk olmak kendini anlatamamaktir. Avrupa'da hor gorulmektir Turk olmak, atalarin bir suru asir once Viyana'yi kusattigi icin ve hos gorulmemektir, sadece kusatip; Napolyon gibi butun Viyana'yi yakmadığı icin.
Türk Olmak
Selanik'te Pontus Aniti'nin, Viyana'da cignenen YENİÇERİ minberinin ve Malta'da papazin uzerine bastigi Turk bayragi heykelinin onunden gecmektir. Turk olmak zordur, cetindir ve eziyetlidir. Uc kitadan donup, bir kucuk yarimadada misafir muamelesi gormektir. Sayisiz imparatorluk kurmak Turk olmaktir, ayni zamanda sayisiz imparatorluk yikmak da TÜRK olmaktir.
Türk Olmak
Arabaya kosulan ilk atin vataninda, ilk yazili antlasmanin imzalandigi yurtta, yazinin bulundugu, paranin icat edildigi her metrekaresinden bereket fışkiran bu yurtta, kalkinmak icin yabanci sermaye beklemektir.
Turk Olmak;
Troya'dan bu yana, Sumer'den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, butun zamandan damItIlarak gelen yuksek degerlerine ragmen, bir haftalik hafiza ile yasamaktir. Dogu Roma'yi da Bati Roma'yi da yIkIp, yeni Roma olan AB'ye girmeye calismaktir
Turk olmak,
Mostar da koprudur, Kerkuk'te kaledir, Istanbul'da Kizkulesi'dir, Anadolu'da bugdaydir, Cukurova'da pamuktur, Ege'de tutun, Karadeniz'de findik, Trakya'da aycicegidir.
Turk olmak
Canakkale'de Ölmektir. Canakkale'de Ölmeden Önce dusmana su vermektir, onun yaralisini sirtinda kendi hastanene tasimaktir. DÜsmanin ardindan rahmet okumak, kanlIndan helallik almaktir. Sabahlari odana rahmet dolsun diye ezan okunurken camı acmaktir. Kar yagdiginda kayak yapmayi degil, evsizleri dusunmektir. Balkon kÖŞesine kuslar icin, kIŞIn ekmek kIrIntIsI,yazin su koymaktir. Yagmura rahmet, kara bereket diye bakmaktir.
Turk olmak,
harap bir ulkede, zengin ulkelerin mustemlekesini reddedip, tahtadan kIlIc ve ipten uzengi ile, paylasacak ve sahiplenecek tek varligi fakirlik olmasina ragmen, yedi duvele meydan okumaktir.
Turk olmak
askere davul-zurna ile ugurlanmaktir, belki de donmeyecegini bilerek.
Turk olmak,
annenin ardindan "bir oglum daha olsun, onu da gÖnderecegim" demesidir. Babanin gozyaslarini tutarak, tabutuna son kez dokunurken "VATAN SAĞOLSUN"!!!!!!! demesidir..
Kosova'da ve Bosna'da,Bati Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kac asır gecmiste kalan meselelerin hesabını vermektir.
Türk Olmak
Kıbrıs'ta, Hocali de, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma ugrayıp yapmadıgın soykırımla suclanmaktır.
Türk olmak
Faşist olmaktır,vatanına, yurduna, tarihine sahip cıktıgın için
Türk Olmak
Lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdır ve yine Turk olmak kendini anlatamamaktir. Avrupa'da hor gorulmektir Turk olmak, atalarin bir suru asir once Viyana'yi kusattigi icin ve hos gorulmemektir, sadece kusatip; Napolyon gibi butun Viyana'yi yakmadığı icin.
Türk Olmak
Selanik'te Pontus Aniti'nin, Viyana'da cignenen YENİÇERİ minberinin ve Malta'da papazin uzerine bastigi Turk bayragi heykelinin onunden gecmektir. Turk olmak zordur, cetindir ve eziyetlidir. Uc kitadan donup, bir kucuk yarimadada misafir muamelesi gormektir. Sayisiz imparatorluk kurmak Turk olmaktir, ayni zamanda sayisiz imparatorluk yikmak da TÜRK olmaktir.
Türk Olmak
Arabaya kosulan ilk atin vataninda, ilk yazili antlasmanin imzalandigi yurtta, yazinin bulundugu, paranin icat edildigi her metrekaresinden bereket fışkiran bu yurtta, kalkinmak icin yabanci sermaye beklemektir.
Turk Olmak;
Troya'dan bu yana, Sumer'den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, butun zamandan damItIlarak gelen yuksek degerlerine ragmen, bir haftalik hafiza ile yasamaktir. Dogu Roma'yi da Bati Roma'yi da yIkIp, yeni Roma olan AB'ye girmeye calismaktir
Turk olmak,
Mostar da koprudur, Kerkuk'te kaledir, Istanbul'da Kizkulesi'dir, Anadolu'da bugdaydir, Cukurova'da pamuktur, Ege'de tutun, Karadeniz'de findik, Trakya'da aycicegidir.
Turk olmak
Canakkale'de Ölmektir. Canakkale'de Ölmeden Önce dusmana su vermektir, onun yaralisini sirtinda kendi hastanene tasimaktir. DÜsmanin ardindan rahmet okumak, kanlIndan helallik almaktir. Sabahlari odana rahmet dolsun diye ezan okunurken camı acmaktir. Kar yagdiginda kayak yapmayi degil, evsizleri dusunmektir. Balkon kÖŞesine kuslar icin, kIŞIn ekmek kIrIntIsI,yazin su koymaktir. Yagmura rahmet, kara bereket diye bakmaktir.
Turk olmak,
harap bir ulkede, zengin ulkelerin mustemlekesini reddedip, tahtadan kIlIc ve ipten uzengi ile, paylasacak ve sahiplenecek tek varligi fakirlik olmasina ragmen, yedi duvele meydan okumaktir.
Turk olmak
askere davul-zurna ile ugurlanmaktir, belki de donmeyecegini bilerek.
Turk olmak,
annenin ardindan "bir oglum daha olsun, onu da gÖnderecegim" demesidir. Babanin gozyaslarini tutarak, tabutuna son kez dokunurken "VATAN SAĞOLSUN"!!!!!!! demesidir..
Türk olarak tek başımıza çok at sürdük,çok şeyin mücadelesini verdik.Dünya'da kendimizi asla unutturmadık,bastırılmadık.Bitti derken tekrar başladık.Çok savaş gördük,çok oyun,sonra çok kazık yedik.Kardeş dediklerinden,yoldaş dediklerinden,hayırlı millet dediklerinden...Krallıklardan imparatorluklara çok savaş gördük,geçirdik.Hristiyan'da saldırdı,Müslüman da sattı,Yahudi de oynadı. Zamanın ve günün bataklık canavarları mükemmelliyetsiz insanlığımızda bir damla çamur görsün,kendi pisliği için ilelebet yüzüne vurur;bahanesiyle bir damladan bataklık çukurları yaratır.Bugün kimseden bir hesap sorulmuyorsa,kimseye ölümcül bir kin güdülmüyorsa bizden başka,sebebi onlar gibi olmadığımızdandır.Yoksa tarih gösterir esas zalimlerin her zaman ne kadar rahat yaşadıklarını.Ama tabi yalnız olursan kırk kişi bir olur,dilediği şekle sokar seni,dilediğini yakıştırır.Her pisliğine ucuz bahaneler bulur;özeleştirisiz insafsızca sözde insan hakkı arar.Ha konu içerisinde özeleştiri yapacak şeyler yok mu? Çok var,tabi kendi adımıza... Yoksa tipine cibiliyetine kirli kanlı tarihine bakmaz bir 'demokratik' yaratığın işareti ancak onun çıkarlarının ucuz bahanesi olur.
Milletimi iyi yerlerde ama kendi sayelerinde görmek isterim.Türklüklerine ve/ya da inançlarına yakışır bir biçimde;aydın ve insancıl.Kimseye hesap vermek yada kimseye yaranmak için değil;olması gereken olduğu için.Bugün de dahi kirli emellerine kanla,yalan dolanla,pislikle,onursuz yürütülen onurlu davalarla bizleri taşırmaya çalışanlar sabrımızın ezilmişlik ya da korkaklık olduğunu düşünüyorlarsa önce bir tarihe baksınlar :) Kimler gelmiş kimler geçmiş... Milli Mücadele'de dahi dünyada dönen Türk aleyhi oyunlara,psikolojik baskılara,ihanetlere,fakirliğe,yalnızlığa ve oldukça kalabalık bir düşman bütünlüğüne rağmen yok olmadıysak,bundan sonra da asla yok olmayız...
Büyük güçler vazgeçmez ama onların aptal piyonlarına acırım.Piyonlarla mücadele etmektense büyük güçlere net ve kansız hamlelerle dur demek için,dilerim milletim aklını başına alır...
Birliğimizi,sadakatimizi,direncimizi kimse kıramaz...Sadece hepimiz olarak biraz fazla gayret... Psikolojik ve politik Çanakkale'ler için...
Milletimi iyi yerlerde ama kendi sayelerinde görmek isterim.Türklüklerine ve/ya da inançlarına yakışır bir biçimde;aydın ve insancıl.Kimseye hesap vermek yada kimseye yaranmak için değil;olması gereken olduğu için.Bugün de dahi kirli emellerine kanla,yalan dolanla,pislikle,onursuz yürütülen onurlu davalarla bizleri taşırmaya çalışanlar sabrımızın ezilmişlik ya da korkaklık olduğunu düşünüyorlarsa önce bir tarihe baksınlar :) Kimler gelmiş kimler geçmiş... Milli Mücadele'de dahi dünyada dönen Türk aleyhi oyunlara,psikolojik baskılara,ihanetlere,fakirliğe,yalnızlığa ve oldukça kalabalık bir düşman bütünlüğüne rağmen yok olmadıysak,bundan sonra da asla yok olmayız...
Büyük güçler vazgeçmez ama onların aptal piyonlarına acırım.Piyonlarla mücadele etmektense büyük güçlere net ve kansız hamlelerle dur demek için,dilerim milletim aklını başına alır...
Birliğimizi,sadakatimizi,direncimizi kimse kıramaz...Sadece hepimiz olarak biraz fazla gayret... Psikolojik ve politik Çanakkale'ler için...
Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikâyesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.
Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, 'Türk gençliğine emanet ediyorum.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Ben Bir TüRKüM !...
Ben;
Orta Asya'dan Türeyen, Anadolu'da Büyüyen, Avrupa içlerine Yürüyen TüRK'üm !
Ben;
Dağlarda Gemi Gezdiren, Taşlara Destanlar Kazdıran, Tarihi Baştan Yazdıran, TüRK'üm !
Ben;
Adalete, Ben Mertliğe Örnekler Veren, ölum - Kalım Savasina Gülerek Giden, Yeryüzünde Her Murada Eren TüRK'üm !
Ben;
Sancaklara, Tuğlara Baş Eğdiren, Beylere, Paşalara Hil'at Giydiren, Kılıcını uç Kıtada Gezdiren TÜRK'üm !
Ben;
Atilla'yi, Yavuz'u, Fatih'i Var Eden, Kralları, imparatorları Kendisine Yar Eden, Düşmanına Dunyasını Dar Eden TÜRK'üm !
Ben;
Şahlari, Sultanlari Kul Edinen, Altinlari, Elmaslari Pul Edinen, incili Kaftanlari Cul Edinen TüRK'üm !
Ben;
Zafer Ruyasini Gorenlere Sac Yolduran, Hezimete Ugratip, Umitleri Solduran, Muzelerde Bas koseleri Dolduran TÜRK'üm !
Ben;
Damarlarinda Asil Kanin Aktigi Irkim, Benden Bahseder Destanim, Agitim, Türküm, Ben TÜRK'üm, Taa iliklerime Kadar
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'üm !..
Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, 'Türk gençliğine emanet ediyorum.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Ben Bir TüRKüM !...
Ben;
Orta Asya'dan Türeyen, Anadolu'da Büyüyen, Avrupa içlerine Yürüyen TüRK'üm !
Ben;
Dağlarda Gemi Gezdiren, Taşlara Destanlar Kazdıran, Tarihi Baştan Yazdıran, TüRK'üm !
Ben;
Adalete, Ben Mertliğe Örnekler Veren, ölum - Kalım Savasina Gülerek Giden, Yeryüzünde Her Murada Eren TüRK'üm !
Ben;
Sancaklara, Tuğlara Baş Eğdiren, Beylere, Paşalara Hil'at Giydiren, Kılıcını uç Kıtada Gezdiren TÜRK'üm !
Ben;
Atilla'yi, Yavuz'u, Fatih'i Var Eden, Kralları, imparatorları Kendisine Yar Eden, Düşmanına Dunyasını Dar Eden TÜRK'üm !
Ben;
Şahlari, Sultanlari Kul Edinen, Altinlari, Elmaslari Pul Edinen, incili Kaftanlari Cul Edinen TüRK'üm !
Ben;
Zafer Ruyasini Gorenlere Sac Yolduran, Hezimete Ugratip, Umitleri Solduran, Muzelerde Bas koseleri Dolduran TÜRK'üm !
Ben;
Damarlarinda Asil Kanin Aktigi Irkim, Benden Bahseder Destanim, Agitim, Türküm, Ben TÜRK'üm, Taa iliklerime Kadar
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'üm !..
Hocam eline sağlık çok güzel yazmışsın.
hurafemi gerçekmi
peygamber efendimizin bu savaşda bizzat bulunduğu
nusret mayın gemisinin nasıl ve nereye mayın dökeceğinin söylendiği
orduyu arkadan sarmak için bir tepeye ilerleyen ingiliz tümeninin tepeye bir bulut inmesiyle ordadan kaybolduğu
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu konuya gelince bence herşeye bi kılıf uyduruluyo bari bırakında övündüğümüz nadide olaylardan biri olan ve kahramanca savaşan, sonuna kadar kazanma inancı olan askerlerimiz için bu tarz yaklaşımlardan uzak durun. Alet edilmeyen bi bu konu kalmıştı, sonunda bu da din unsurlarına bağlanmaya çalışılıyor. Neyse aklı selim insanlar zaten bunlara kanmıyo...!!!!!!!
hurafemi gerçekmi
peygamber efendimizin bu savaşda bizzat bulunduğu
nusret mayın gemisinin nasıl ve nereye mayın dökeceğinin söylendiği
orduyu arkadan sarmak için bir tepeye ilerleyen ingiliz tümeninin tepeye bir bulut inmesiyle ordadan kaybolduğu
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu konuya gelince bence herşeye bi kılıf uyduruluyo bari bırakında övündüğümüz nadide olaylardan biri olan ve kahramanca savaşan, sonuna kadar kazanma inancı olan askerlerimiz için bu tarz yaklaşımlardan uzak durun. Alet edilmeyen bi bu konu kalmıştı, sonunda bu da din unsurlarına bağlanmaya çalışılıyor. Neyse aklı selim insanlar zaten bunlara kanmıyo...!!!!!!!
Bizlere bu eşsiz vatanı emanet eden Cumhuriyetin kurucusu başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ve gözlerini kırpmadan canlarını,bedenlerini bu vatan için feda eden kahraman şehitlerimizi rahmet ve saygı ile anıyorum .
canakkale ile ilgili aklımda hep şu dize war
akşamın grup rengi denizde bayrak bayrak
seherde ezan sesi susuz ruhlara kaynak
çok destanlar yazildi adina yaprak yaprak
düşman barınamaz efsunludur bu toprak
lise yıllarindan beri aklımdadir bu dize...
(edited)
akşamın grup rengi denizde bayrak bayrak
seherde ezan sesi susuz ruhlara kaynak
çok destanlar yazildi adina yaprak yaprak
düşman barınamaz efsunludur bu toprak
lise yıllarindan beri aklımdadir bu dize...
(edited)
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif Ersoy
- 1
- 2