Subpage under development, new version coming soon!
Subject: »Spor Toto Süper Lig Yorumları
vay be ne tarafsız yorum yapmışsın be helal olsun... sen hakeme dua et bizdende bir oyuncu attı da bir puanı aldınız... ama sende ki siniride anlıyorum artık şike devride kapandı sıkıntı yaşıyorsun.
Abicim necibin yaptığı 2. faul de sarı karta haksız mı diyorsun?? O pozisyonda ilk önce çekmeyi yapan canerin pozisyonu bozan kim? necip! Haklı bir karar yani ama vermese de sarı kartı ne fark eder? Sen o karta takmışsın..10-10 eşit yapmış hakem sana göre ama 11-10 kende gördük biz yine paramparça ederek oynuyorduk sizi yani ha vermiş kartı ha vermemiş sonuçta biz 11 kişiykende siz,sizi eziyorduk yine yani onda sıkıntı yok! Sen bizim verilmeyen 2 penaltıya bir yorum yapsana çok merak ediyorum ne diceksin asıl onlar maçın sonucunu etkiledi yani senin dediğin olay maçı hiç bir şekilde etkileyecek karar değil! Ha bide serbest vuruştan atılan gol mü değil mi?Kaleceye faul yapılmış mı? Bide bir pozisyonda sow 5 metrede geriden gerip topı emenikeye indiriyor ve emenike golü atıyor ama ofsayt bayrağı kalkıyor orda ofsayt var mı??
bugün futbol severler olarak çok keyifli bi maç izledim her iki takımıda tebrik etmek lazım bence..iki hafta önceki fenerbahçe -galatasaray maçının kat kat ötesinde kaliteli bi maç oldu.... Maçta ilk on dakika hariç özellikle ikinci yarı eksik olmasına rağmen üstün olan ve pozisyon bulan taraf fenerbahçeydi... Maçın hakeminin iki tane hatası vardı bana göre ... birincisi necipe gösterdiği kartı bence uydurdu... ikinci hatası ise EMENİKEYE görmesine rağmen KIRMIZI kartı gösteremedi...... fenerbahçe KASIMPAŞADAN sonra bu ligin en iyi futbol oynayan takımı bana göre... Hakemler üzerinden birşeyler elde etmek istemelerine anlam veremiyorum...hakemi ve hakem camiasını etki altına almak için maçın bitiminden saniyeler sonra ULTİMATOM yayınlamayı çok doğru bulmadım o kadar abartılı birşey yoktu bugün sahada....bunları bi galatasaraylı olarak yazdım..
Sir_Cakar → metalstorm
Sonuna kadar haklisin bunlar bu laftan baska bisey anlamaz saten.
evlat ortamı germe,seviyeyi düşürme hangi takımı tutarsan tut bizi baglamaz;
sen sen ol büyüklerine karşı saygılı ol efendi ol,
her şey gelip geçici.(nokta)
Sonuna kadar haklisin bunlar bu laftan baska bisey anlamaz saten.
evlat ortamı germe,seviyeyi düşürme hangi takımı tutarsan tut bizi baglamaz;
sen sen ol büyüklerine karşı saygılı ol efendi ol,
her şey gelip geçici.(nokta)
Abi belli zaten gsli olarak yorum attığın onu belirtmesende anlar anlayan ;) Allah aşkına emenikenin pozisyon bildiğin komedi filmi gibi:)) Emenike orda kafa attı mı sence? Kafa atsa sivok ayağa kalkamazdı orda...Zaten çokta itiraz etmedi pozisyonda...Bence emenike sarı kartı hak etti ve aldıda zaten kırmızı ağır karar bence o pozisyonda
O zmaan velinin son dakikalarda yaptığı bir faul var onu da yorumlasanıza madem tarafsız yorum yapıyosunuz siz gsliler... O pozisyonda sarı kart var mı yok mu ? Gerçi size göre yoktur :))Neyse yine hakemler iş başında bize puan kaybettirme kampanyaları son gaz devam edicek gibi:(
bence sivok orda çok dürüst davranıp hemen toparlaNdı yoksa verirdi kart.... bence takımınla övün 3-2 geriden 10 kişi ile 3-3 lük skor iyi sonuç....
Orda bir ebue ya da burak yılmaz düşünemiyorum yanına yaklaşmadan 5 tur atarlardı yerde...Ya abi adam orda kafa mafa atmamış hak ettiği sarıyı aldı... Sanki maçta konuşulucak pozisyon yok bunu yazıyosunuz... Verilmeyen 2 penaltıyı konuşan yok!
Ben niye sevineyim ki kazanıcağımız maçı(10 kişi olduğumuz halde eze eze kazanacağımız maçı) 3-3 tamamladık niye sevineyim ben? Kadıköyde top oynamadan,kaleyi bulan 4 şutun 3 ünü gol yapan Beşiktaş sevinsin niye ben sevineyim?
Ben niye sevineyim ki kazanıcağımız maçı(10 kişi olduğumuz halde eze eze kazanacağımız maçı) 3-3 tamamladık niye sevineyim ben? Kadıköyde top oynamadan,kaleyi bulan 4 şutun 3 ünü gol yapan Beşiktaş sevinsin niye ben sevineyim?
bence böyle düşünürsen deplasmanda 55 000 kişiye ve ligin liderine karşı attığı 3 gole ve oynadığı oyuna haksızlık yapmış olursun...fenerbahçe iyi oynadı diyoruz ama maçın büyük bir bölümünü bjk önde götürdü unutma...
Neyse abi farklı maçı izlemişiz biz seninle demek ki:(
Neyi paylaşamıyorsunuz ve neyi tartışıyorsunuz onu anlamadım.
Gülüyorum yazdıklarınızı okurken.
Egolarınızdan sıyrılın biraz :D
Gülüyorum yazdıklarınızı okurken.
Egolarınızdan sıyrılın biraz :D
aynı maçı izlemişiz ama farklı açılarda.. hadi kal sağlıcaklı iyi geceler ::))
Yazı bu başlıkla bire bir uyumlu değil ama gereksiz tartışmayı sonlandırmak adına yararlı olabileceğini düşündüm.
İngiltere‟de 1885‟te kurulan ilk futbol takımı Sheffield F.C‟den sonra dünyaya yayılmaya başlayan futbol kulüpleri ağırlıklı olarak Latin Amerika‟da demiryollarında çalışan İngiliz işçiler sayesinde yaygınlaşır (Azzellini ve Tihimmel, 2008). Şili‟de maden, demiryolu ve yeni kentsel endüstride çalışan işçiler arasında hızla futbol takımları kuruldu, bunun nedenlerinden biri, işçi ve orta sınıf futbol takımlarının yerel otorite ve politikacılarla anlaşma sağlamak için toplumdaki diğer gruplarla sıkı ilişkiler kuruyor olmasıydı. Sermaye sahipleri de futbol takımlarını desteklemeye başlamıştı, çünkü şirket sahipleri işçilerin serbest zamanlarını spor ile kontrol altına almaya çalışıyorlardı. Dahası iş adamları, sporun “kapital sahipleri ile işçiler arasındaki kendi çıkarlarını korurken kışkırtılan işçilerle ilişkilerini yumuşatmaya” yaramasını ummuşlardı. Bu durum zaman zaman gerginlikler yaşanmasına yol açıyordu, futbol yüzünden çıkan çatışmalar sıklıkla bağımsız işçilerin takımları ile şirketler tarafından organize edilmiş işçi takımları arasında yaşanmaktaydı (Elsey, 2007).
Uruguay‟da futbolu temsil eden iki takımdan biri olan 43 lig, 5 kez de Güney Amerika Şampiyonluğu bulunan “Penarol”, çoğunluğu İngiliz olan demiryolları işletmelerinin 118 çalışanı tarafından 1891 yılında kuruldu (Tihimmel, 2008). Meksika‟ya da futbolu yine madenlerde ve demiryollarında çalışan İngilizler sokmuştur. 1902‟de kurulan ilk kulübün adı British Club‟tır (Boniface, 2007). Peru‟da ise Allianza Lima, işçi bölgesi olan La Victoria‟da 1901 yılında kuruldu (Hübener, 2008).
İşçi sınıfının değerlerini içeren futbol (Dunkhorst, 2008) için Uzakdoğu‟da da durum aynıdır. Futbolu Japonya‟da tanıtan bir İngiliz albaydır (1873). Kore‟nin bu sporla tanışmasını sağlayan da 1882‟de yine İngilizler olmuştur (Boniface, 2007).
Sporun işçi sınıfı arasında neredeyse tüm kıtalarda, böyle yukardan (İngiliz kapitalizmi) müdahaleyle yayılması, Napolyon sonrası ve Çartist yıllarda meydana gelen ayaklanmaları izleyen dönemde saygın “bir işçi sınıfı” yaratılmasını hedefliyordu. Ancak futbol her ne kadar işçilerin oynadığı bir spor dalıysa da, kontrolü ve denetimi hep üst sınıflar tarafından yapılan bir oyun oldu. Modern emperyalizm, artık, kapitalistlerin etki alanını denizaşırı ülkelere yaymalarından farklı anlamlar taşımaktaydı. Emperyalizmin aynı zamanda herkesin kendi 'evindeki' işçi sınıfı içinde derinlere kadar inerek kök salması ve böylece emperyalist projenin arkasında durmasını sağlamak anlamına da geliyor. Modern sporun geliştiği dönem, bu süreçte anahtar rol oynayan oy verme hakkının da genişlediği döneme denk düşüyordu. Yönetici sınıf, kitleler üzerinde denetim kurmak için yeni ideolojik araçları geliştirmek durumundaydı (Bambery, 2002: 82-93).
Bu olguya örnek olarak Kostarika‟da yaşananlar gösterilebilir. İngiliz öğrenciler tarafından 1876 yılında Kostarika‟ya ihraç edilen futbol bir halk sporu haline gelmiştir. Futbolun kitleleri etkileyen bu yönü bir sınıfsal mücadele alanı olarak Kostarika‟da da karşımıza çıkmaktadır. 1980‟li yıllarda büyük şirketler, sendikalar, siyasiler ve Katolik kilisesi işçi sendikalarının gücünü kırmak için kolları sıvadıklarında futbol önemli bir rol oynadı. Şirketler tarafından yoğun bir biçimde kontrol altında tutulan bir organizasyon olan “Solidarismo” işçi sendikalarına alternatif olarak, işçilerin daha
9
zararsız bir temsilini oluşturmak için kuruluşunun başından beri futbol turnuvaları düzenliyordu ve asıl amaç işçileri kendi saflarına çekmekti. Soladarismo, düzenlediği maçlar sayesinde, sendikaların ideolojik toplantılarının aksine, keyifli ve ilgi çekici buluşmalar gerçekleştiriyordu. Bu gücün farkına varan sendikalar, bugün karşı bir atak olarak toplanan bağış paralarından sendikanın renklerini taşıyan formalar satın almakta ve farklı muz plantasyonlarında çalışan işçiler arasında, birlik olma duygusunu farklı bir biçimde yaşatabilmek adına futbol müsabakaları düzenlemektedir (Moritz, 2008).
Spor, 1920'lerden itibaren, Frankfurt Okulu'nun tanımladığı şekliyle tüketim fetişizminin karakteristiklerinden önemli bir çoğunluğunu içeren alan halini almıştır ve spor, özellikle de futbol, işçi sınıfının kitle toplumuna dahil olma sürecinde önemli bir rol oynamıştır (Boniface, 2007). Bu özelliklerinden dolayı 19.yy‟ın sonlarında bazı sosyalist yazarlar, spor yapmayı ve diğer kültürel etkinlikleri dayanışma ve yoldaşlık yönünde eğitici olabileceği inancı ile destekliyorlardı. Ancak bu görüşler azınlıktaydı. İşçi hareketlerinin ideolojik zeminini ve algı noktasını oluşturan sosyalizm/sosyalistler futbola karşı söylemlerini sertleştirmeye başladılar.
Sosyalist partilerin yönetici kadrolarının sporla pek arası yoktu. Batı Avrupa‟daki sosyalist gazetelerin çoğu tabanlarını oluşturan kitlenin önemli bir kısmını heyecana boğan bu etkinlikleri göz ardı ediyor, profesyonel sporların gelişimini pek de ilgiyle izlemiyordu. Sosyalist basının gözü bu alana kaydığında ise takındıkları tutum son derece eleştirici olmuştur. Örneğin, 1904 yılında İngiliz Bağımsız Emek Partisi‟nin yayın organı; “işçilerin büyük kısmının zihinsel enerjilerini emerek onların kendi gereksinimlerini, haklarını anlamaktan aciz kılmasına ve demokratik-toplumsal gelişmenin önünde bir ket halini aldığını ifade ederek yalnızca efendilerine uyup futbolu düşünen bir işçi sınıfının yaratılması tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu” belirtiyordu. 1908 yılında, New Castle kuzeyli demokrat gazetesi de futbolu düzenleyen endüstri kadar onları izleyen işçileri de suçlu buluyor: “futbolla bir alıp veremediğimiz yok, derdimiz futbol maçlarına gitmeyi alışkanlık haline getirmiş olan ve kafalarını önemsiz şeylerle dolduranlarladır. Kafalarından futbolu çıkartıp onun yerine sosyalizmi yerleştirmek ödevini zorlu da olsa birilerinin yapması gereklidir” şeklinde açıklamalar yapıyordu (Edelman, 2005: 56–59).
İngiltere‟de 1885‟te kurulan ilk futbol takımı Sheffield F.C‟den sonra dünyaya yayılmaya başlayan futbol kulüpleri ağırlıklı olarak Latin Amerika‟da demiryollarında çalışan İngiliz işçiler sayesinde yaygınlaşır (Azzellini ve Tihimmel, 2008). Şili‟de maden, demiryolu ve yeni kentsel endüstride çalışan işçiler arasında hızla futbol takımları kuruldu, bunun nedenlerinden biri, işçi ve orta sınıf futbol takımlarının yerel otorite ve politikacılarla anlaşma sağlamak için toplumdaki diğer gruplarla sıkı ilişkiler kuruyor olmasıydı. Sermaye sahipleri de futbol takımlarını desteklemeye başlamıştı, çünkü şirket sahipleri işçilerin serbest zamanlarını spor ile kontrol altına almaya çalışıyorlardı. Dahası iş adamları, sporun “kapital sahipleri ile işçiler arasındaki kendi çıkarlarını korurken kışkırtılan işçilerle ilişkilerini yumuşatmaya” yaramasını ummuşlardı. Bu durum zaman zaman gerginlikler yaşanmasına yol açıyordu, futbol yüzünden çıkan çatışmalar sıklıkla bağımsız işçilerin takımları ile şirketler tarafından organize edilmiş işçi takımları arasında yaşanmaktaydı (Elsey, 2007).
Uruguay‟da futbolu temsil eden iki takımdan biri olan 43 lig, 5 kez de Güney Amerika Şampiyonluğu bulunan “Penarol”, çoğunluğu İngiliz olan demiryolları işletmelerinin 118 çalışanı tarafından 1891 yılında kuruldu (Tihimmel, 2008). Meksika‟ya da futbolu yine madenlerde ve demiryollarında çalışan İngilizler sokmuştur. 1902‟de kurulan ilk kulübün adı British Club‟tır (Boniface, 2007). Peru‟da ise Allianza Lima, işçi bölgesi olan La Victoria‟da 1901 yılında kuruldu (Hübener, 2008).
İşçi sınıfının değerlerini içeren futbol (Dunkhorst, 2008) için Uzakdoğu‟da da durum aynıdır. Futbolu Japonya‟da tanıtan bir İngiliz albaydır (1873). Kore‟nin bu sporla tanışmasını sağlayan da 1882‟de yine İngilizler olmuştur (Boniface, 2007).
Sporun işçi sınıfı arasında neredeyse tüm kıtalarda, böyle yukardan (İngiliz kapitalizmi) müdahaleyle yayılması, Napolyon sonrası ve Çartist yıllarda meydana gelen ayaklanmaları izleyen dönemde saygın “bir işçi sınıfı” yaratılmasını hedefliyordu. Ancak futbol her ne kadar işçilerin oynadığı bir spor dalıysa da, kontrolü ve denetimi hep üst sınıflar tarafından yapılan bir oyun oldu. Modern emperyalizm, artık, kapitalistlerin etki alanını denizaşırı ülkelere yaymalarından farklı anlamlar taşımaktaydı. Emperyalizmin aynı zamanda herkesin kendi 'evindeki' işçi sınıfı içinde derinlere kadar inerek kök salması ve böylece emperyalist projenin arkasında durmasını sağlamak anlamına da geliyor. Modern sporun geliştiği dönem, bu süreçte anahtar rol oynayan oy verme hakkının da genişlediği döneme denk düşüyordu. Yönetici sınıf, kitleler üzerinde denetim kurmak için yeni ideolojik araçları geliştirmek durumundaydı (Bambery, 2002: 82-93).
Bu olguya örnek olarak Kostarika‟da yaşananlar gösterilebilir. İngiliz öğrenciler tarafından 1876 yılında Kostarika‟ya ihraç edilen futbol bir halk sporu haline gelmiştir. Futbolun kitleleri etkileyen bu yönü bir sınıfsal mücadele alanı olarak Kostarika‟da da karşımıza çıkmaktadır. 1980‟li yıllarda büyük şirketler, sendikalar, siyasiler ve Katolik kilisesi işçi sendikalarının gücünü kırmak için kolları sıvadıklarında futbol önemli bir rol oynadı. Şirketler tarafından yoğun bir biçimde kontrol altında tutulan bir organizasyon olan “Solidarismo” işçi sendikalarına alternatif olarak, işçilerin daha
9
zararsız bir temsilini oluşturmak için kuruluşunun başından beri futbol turnuvaları düzenliyordu ve asıl amaç işçileri kendi saflarına çekmekti. Soladarismo, düzenlediği maçlar sayesinde, sendikaların ideolojik toplantılarının aksine, keyifli ve ilgi çekici buluşmalar gerçekleştiriyordu. Bu gücün farkına varan sendikalar, bugün karşı bir atak olarak toplanan bağış paralarından sendikanın renklerini taşıyan formalar satın almakta ve farklı muz plantasyonlarında çalışan işçiler arasında, birlik olma duygusunu farklı bir biçimde yaşatabilmek adına futbol müsabakaları düzenlemektedir (Moritz, 2008).
Spor, 1920'lerden itibaren, Frankfurt Okulu'nun tanımladığı şekliyle tüketim fetişizminin karakteristiklerinden önemli bir çoğunluğunu içeren alan halini almıştır ve spor, özellikle de futbol, işçi sınıfının kitle toplumuna dahil olma sürecinde önemli bir rol oynamıştır (Boniface, 2007). Bu özelliklerinden dolayı 19.yy‟ın sonlarında bazı sosyalist yazarlar, spor yapmayı ve diğer kültürel etkinlikleri dayanışma ve yoldaşlık yönünde eğitici olabileceği inancı ile destekliyorlardı. Ancak bu görüşler azınlıktaydı. İşçi hareketlerinin ideolojik zeminini ve algı noktasını oluşturan sosyalizm/sosyalistler futbola karşı söylemlerini sertleştirmeye başladılar.
Sosyalist partilerin yönetici kadrolarının sporla pek arası yoktu. Batı Avrupa‟daki sosyalist gazetelerin çoğu tabanlarını oluşturan kitlenin önemli bir kısmını heyecana boğan bu etkinlikleri göz ardı ediyor, profesyonel sporların gelişimini pek de ilgiyle izlemiyordu. Sosyalist basının gözü bu alana kaydığında ise takındıkları tutum son derece eleştirici olmuştur. Örneğin, 1904 yılında İngiliz Bağımsız Emek Partisi‟nin yayın organı; “işçilerin büyük kısmının zihinsel enerjilerini emerek onların kendi gereksinimlerini, haklarını anlamaktan aciz kılmasına ve demokratik-toplumsal gelişmenin önünde bir ket halini aldığını ifade ederek yalnızca efendilerine uyup futbolu düşünen bir işçi sınıfının yaratılması tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu” belirtiyordu. 1908 yılında, New Castle kuzeyli demokrat gazetesi de futbolu düzenleyen endüstri kadar onları izleyen işçileri de suçlu buluyor: “futbolla bir alıp veremediğimiz yok, derdimiz futbol maçlarına gitmeyi alışkanlık haline getirmiş olan ve kafalarını önemsiz şeylerle dolduranlarladır. Kafalarından futbolu çıkartıp onun yerine sosyalizmi yerleştirmek ödevini zorlu da olsa birilerinin yapması gereklidir” şeklinde açıklamalar yapıyordu (Edelman, 2005: 56–59).
fanatikler birbirine girmiş, şu şöyleydi bu böyleydi diye :)))
ben de diyorum ki evet seyirliği yüksek bir maç oldu ama sonucu zaten belliydi, hakem berabere bitirdi görevini yerine getirdi.
ben de diyorum ki evet seyirliği yüksek bir maç oldu ama sonucu zaten belliydi, hakem berabere bitirdi görevini yerine getirdi.