Azərbaycan dili Bahasa Indonesia Bosanski Català Čeština Dansk Deutsch Eesti English Español Français Galego Hrvatski Italiano Latviešu Lietuvių Magyar Malti Mакедонски Nederlands Norsk Polski Português Português BR Românã Slovenčina Srpski Suomi Svenska Tiếng Việt Türkçe Ελληνικά Български Русский Українська Հայերեն ქართული ენა 中文
Subpage under development, new version coming soon!

Subject: paranormal ve doğa üstü olaylar

2010-05-20 19:51:37
Nevermind to All
arkadaşlar gizemli ve paranormal olaylar bana çok ilginç ve heyecanlı geliyor.Gerçi fazla inandırıcı öykülerin sonunda biraz korkuyorum o ayrı.Bu başlıkta internette okuduğumuz yada bildiğimiz paranormal,gizemli ve doğa üstü olayları paylaşabiliriz.İlk önce ben çok sevdiğim www.gizliilimler.tr.gg sitesini sizlere duyurmak isterim.benim gibi bu tür şeylere merakı olanlara..

İlk olay benden olsun:

Öbür Dünyayla Konuşan Doktor


Anlatacağım olay bundan yaklaşık elli yıl önce Roma'da geçti. R.V. adında bir İtalyan doktor, yorucu bir günden sonra, oyalanarak dinlenmeye çalışıyordu. İtalya ve dünyanın başka yerleriyle telsizle konuşmalar yapıyordu. Cihazı, başka bir amatör ile bağlantı kurar kurma doktor, "Sizinle görüşmek istiyorum." diyor ve vericisini ayarlıyordu. Böylece, Roma ile Paris, Padua veya Johannesburg arasında görüşme başlıyordu. O gece, saat gece yarısını geçmişti. Romalı amatör, o gece de diğer birçok amatörle görüşmeler yaptıktan sonra, yatmaya gitmek üzere tam bağlantıyı kesmeye çalışıyordu ki, 28 megasikl frekans üzerinden çağrıldığını duydu.

Doktor, sesi tanımakta gecikmedi. Bu, yıllardan beri haberleştiği Venetie'li bir amatöre aitti. Nitekim, zaten o da kendini tanıttı.

Doktor, kulaklarına inanamıyordu. Zira o gece, 10 m. dalga uzunluğunun karşılığı olan 28 megasikl üzerinde alıcı "tıkalı" durumdaydı. Yani, manyetik bir fırtına sebebiyle, dinlemeyi imkansız kılacak derecede karışmıştı. Üstelik, alış kuvveti sinyalizatörü (teknik terimi F-metre), 9 artı 40 desibeli gösteriyordu ki bu, 10 m. dalga uzunluğu üzerinde olmak, dolayısıyla ancak oldukça yakın istasyonlardan gelebilirdi. Halbuki Venetie'li amatör, hep 40 m. dalga uzunluğunun karşılığı olan 7 megasikl'i kullanırdı.

Doktor, karşı tarafa bunu söyledi; fakat "ses", söyleneni duymazlıktan geldi. Bunun üzerine teybinin çalışıp çalışmadığını kontrol eden Romalı amatör, konuşmaya girişti. Yirmi dakika süreyle radyo amatörlerine özgü teknik konular üzerine tartıştılar. Sonunda da birbirlerine ertesi akşam için randevu verdiler. Doktor R.V., her zaman yaptığı gibi konuşmanın ayrıntılarını defterine kaydetti ve tarihi de yazdı: 3 Mart 1951.

Ertesi akşam, telsiz cihazına yaklaşmaya fırsat bile bulamadı. Bundan sonraki birkaç akşam da öyle. Sevgili telsizine ancak üç hafta sonra dönebildi. Bir yandan cihazın düğmelerini kurcalarken, bir yandan da İtalya Radyo Amatörleri Derneği'nin çıkardığı derginin son sayısını karıştırıyordu. 133. sayfaya gelince, birdenbire ürperdi. Siyah çerçeveli bir paragrafta, tanınmış radyo amatörü olan bay F.C.'nin uzun bir hastalıktan sonra, 29 Ocak 1951'de Padua'da vefat ettiği bildiriliyordu.

Demek ki doktorun, yüzünü hiç görmediği; fakat sesini gayet iyi tanıdığı amatör dostu, dergiye bakılırsa, esrârengiz görüşmeden bir ay önce bu dünyadan göçmüştü. Gözlerine inanamayan doktor, defterindeki tarihe bir daha baktı, sonra konuşmayı kaydettiği teybi işletti. Hayır, hiç bir şüpheye yer yoktu; ses, cümle yapıları, telaffuz... Venetie'li amatörünkilerdi.

Saat, o sırada gece yarısını biraz geçiyordu. Doktor, bir yandan aynı olayın tekrarından korka korka, sırf merak yüzünden alıcısını işletti. Birkaç saniye sonra, iğne 9 artı 40'in üzerine sıçradı ve durdu. Aynı anda doktor, gayet iyi tanıdığı sesi duydu. F-metre, gayet yakındaki bir vericiyi işaret ediyordu. Öte yandan normal olarak yeşil renkte olan radyo lambası, kondansatörün aşırı şarj olduğunu gösteren morumsu bir renge dönmüştü. Doktor, dinlediğini bildirdikten sonra, konuşmaya başladı. Doktor, esrarın aydınlanması için birkaç soru sormayı istemekle beraber, heyecanından bir şey diyemedi. Karşısındaki, aklından geçenleri sezmiş gibi, çok berrak bir sesle, onu teskin etmeye çalıştı:

"Olanlara şaşma!" dedi. "Birgün sana her şeyi açıklarım. Elindeki dergiyi kapa ve onu unut. Ben, sadece seninle konuşmak istiyorum..."

Doktor R.V,. türlü tehlikeli durumlar karşısında soğukkanlılığını kaybetmemiş bir insandı; fakat öbür dünyadan gelen ses, onu korkuttu. Hızla cereyanı kesti ve sabaha kadar gözünü kırpmayacağı yatak odasına çekildi.

Her şeye rağmen emin olmak için de, ilk fırsatta Venetie'ye giderek, dostunun dul karısını buldu ve ona, konuşmaları kaydettiği bantları dinletti. Kadın, kocasının sesini hemen tanıdı.

Doktorun, insana inanılmayacak gibi gelen bu macerasını anlattığı bir gazeteci, ona korkunç denemeyi tekrar edip etmediğini sormuştu.

Doktor, "1951'in o Mart sonu akşamından beri, hayır." diye karşılık verdi.

"Bir deneseniz, ilginç olmaz mı?"

Böylece o tarihten on bir yıl sonra, Dr. V., gece yarısını az gece, yine vericisini çalıştırdı. Hemen sonra, hoparlörden dostunun sesi çok net olarak yükseldi:

"Neyse, yine buluşabildik. Konuşmayalı o kadar çok zaman oldu ki..."

Dr. V. bu sözleri duyunca, on bir yıl önceki paniğe aynen kapıldı ve hızla makineyi kapattı.

O zamandan beri, geceleri saat gece yarısına yaklaşırken, telsiz konuşmalarını bitirmeyi ihmal etmiyor. Bazı ispritizmacılara sorarsanız, Dr. V.'nin bir cihazın hoparlörü yoluyla ruhların sesini duyurtan fevkalade hassas bir medyum olduğunu söyleyeceklerdir..

Gerçekten etkileyici..
2010-05-20 19:53:31
http://gizliilimler.tr.gg/Philadelphia-Deneyi-.htm

bu olay gerçekten çok ilginç.Çok uzun olduğu için sayfayı çok doldurmayayım dedim.
(edited)
2010-05-20 19:58:44
3 Mart 1951. de teyp daha icat edilmemişti:)
2010-05-20 20:06:27
hocam teyp demiyor zaten acemi telsiz düzeneği gibi birşey olmalı.
2010-05-20 20:13:59
eğer bu tür olaylara ilgisi olan arkadaşlar varsa elimde daha bir sürü olay ve hikaye var.burada paylaşabilirim isterseniz.
2010-05-20 23:32:49
sen yaz bakalım :)) bekliyoruz
2010-05-20 23:47:23
benım sana anlattgım hıkayelerı yazssam bura kımse ınanmaz yılmaz abı zaten boyle seylerıde desıfre edilmez bılıosun :D
2010-05-21 00:20:22
hişş karıstırma onları hazır 3 sene geçmiş :))) onları biz buluruz belki :) anladın sen onu
2010-05-21 00:24:30
hahaha :D
2010-05-21 00:37:54
geç oldu yarın okul var:D yarın yazıcam söz:D şimdilik iyi geceler..
2010-05-21 12:44:50
Başlıyorum.

2256 Yılından Geldiğini İddia Eden Adam

HAFTADA 800 DOLARINI 350 MİLYON DOLARA ÇIKARAN YATIRIMCI, İNSİDER TRADİNG SUÇLAMASIYLA KARŞILAŞINCA "BEN ASLINDA 2 BİN 256'DAN GELEN ZAMAN YOLCUSUYUM" DEDİ. AMERİKAN SERMAYE PİYASASI OTORİTESİ SEC, İŞİN İÇİNDEN ÇIKAMADI.
Zamanda Yolculuk Yaptığını İddia Eden Adam Borsayı Karıştırdı...

Federal güvenlik görevlileri, içeriden bilgi sızdırma suçlaması yüzünden bir Wall Street borsacısını tutuklayıp sorgulamaya başladılar. Tutuklanan borsa dahisi, 2256 yılından günümüze zaman yolculuğu yaptığını iddia ediyor!

"Security and Exchange Commission" kaynaklarına göre 44 yaşındaki Andrew Carlssin, 28 Ocak tarihindeki tutuklanmasına yol açan şüphe uyandırıcı olağanüstü borsa başarısını yukarıdaki gibi garip bir şekilde açıklamakla yetiniyor.

Bir SEC görevlisi şöyle diyor: "Bu adamın palavralarına inanmıyoruz, ya delinin teki ya da patolojik bir yalan söyleme vakası. Ancak bir de şöyle bir gerçek var elimizde: Adam 800$'lık bir yatırım ile başlamış ve 2 hafta içinde sahip olduğu portföy 350 milyon doların üzerinde! Borsa üzerinden gerçekleştirdiği tüm alışlar ve satışlar beklenmedik gelişmelerin bilgisine dayanıyor, bunu şans faktörü ile açıklamak mümkün değil. Bu bilgilere sahip olmasının tek bir yolu ver, işlem yaptığı şirketlerle ilgili içeriden bilgi sızdırmış olması ki bu da yasadışı... Bize bilgi kaynaklarını söyleyene kadar onu Rikers Adası'ndaki bir hücrede tutmayı düşünüyoruz."

Geçen yılki borsa dalgalanmaları pek çok yatırımcıyı beş parasız bırakmıştı. Aynı esnada Carlssin 126 çok riskli işlem gerçekleştirip hepsinden de yüksek kazançlar elde edince gözler bir anda bu borsacıya dönmüştü. Carlssin, 200 yıl ileriki bir tarihten, yani gelecekten günümüze geldiğini iddia ediyor ve tabii o zamanki tarih ve istatistik kayıtlarında da günümüzdeki borsa dalgalanmaları detaylı olarak yazıyormuş. Carlssin'e göre: "Bu fırsata karşı koymak çok zordu. Aslında her şeyin sıradan ve doğal görünmesini planlamıştım. Bilirsiniz işte, sağda solda birkaç doları bile bile kaybedecek ve böylece normal bir borsacı görüntüsü çizecektim ancak son anda yakalandım." Üzerine gidilen Carlssin, Usame Bin Ladin"in akıbeti ve AIDS'in çaresi gibi tarihi gerçekleri de açıklayabileceğini söyledi, tek ihtiyacı olan zaman makinesine binmesinin izin verilmesi. Ancak Carlssin, makinenin nerede olduğunu bir türlü söylemediği gibi nasıl çalıştığını açıklamayı da reddediyor. Sebep: "Bu teknoloji, kötü güçlerin eline geçebilir." Yetkililer, bu adamın iddialarının palavra olduğu konusunda hemfikir; ancak bir SEC yetkilisi şunu itiraf ediyor: "Elimizdeki tüm federal kayıtları taradık, Andrew Carlssin isimli biriyle ilgili olarak, böyle bir adamın yaşadığını, bir şeyler yaptığını gösteren Aralık 2002 tarihinden önce hiçbir kayıt yok."
2010-05-21 12:45:45
Şahsen bunun doğru olduğuna inanmıyorum.



Ay'daki Ezan Sesi


Haluk Nurbâki
Efendim, biliyorsunuz Neil Armstrong aya ilk ayağını bastı ve hakikaten insanoğlu için çok hoş bir başarıydı Bu başarının arkasından da bir kaç sene sonra Kahire'ye gittiği zaman ezan sesini duyup, ben bu sesi ayda işittim yahut aya inerken işittim şeklinde bir açıklama yaptı Arkasından Müslüman olduğuna dair rivayetler çıktı İslâm çevreleri buna sahip çıktı Endonezya'dan Malezya'ya kadar Kuzey Afrika'daki bütün İslâm ülkelerine, Ortadoğu'daki İslâm ülkelerine kadar bütün gazeteler bu hâvâdisi büyüterek verdiler Bizim basın da bunu aldı Fakat sonradan birdenbire bir silkinme oldu Batı tarafında Armstrong'un böyle bir açıklama yapmadığını sekreteri tekzip etti Ve birçokları da o tekzibin üzerine işi büyütmüşüz, mübalağa etmişiz diye âdeta yanlışlık yaptığı kanaatine vardılar bazı İslâm çevreleri Hatta bizim memleketimizde bile birçok yazarlar, siz niye böyle aslı iyi olmayan hâvâdislerin peşine düşüyorsunuz diye bu hususa önem verenleri eleştirdiler Daha sonra bu işin arkasına pek çokları düştü Çünkü hiç kimse, ağzından ciddî sözlerin böyle uydurma bir sekreter edasıyla tekzibini hazmedemedi

Netice itibariyle NASA'da çalışan bir Suriyeli teknisyen, o günkü konuşmaları banttan açıkladı ve ezan sesine benzeyen kelimeleri hiç bilmediği halde Armstrong'un buna benzer sözlerini söyledi ve o seslerin bandını okuyanlar anladı ki, Armstrong ayda ezan sesi işitmiş Niçin böyle sekreterine tekzip yaptırdılar filan diye biz de peşine düştük bunun Amerika'daki dostlarım vasıtasıyla Armstrong’la irtibat kurmaya çalıştık Hepsinden gelen cevap aynen şuydu Kendisi psikolojik olarak rahatsızdır, kimseyle görüşmüyor, daha doğrusu görüştürülmüyor Ancak sekreterinden bilgi alabilirsiniz diye mesuliyetsiz bir adamla karşı karşıya bıraktılar cemaati

Benim özel bir hâtıram vardı bu konuda Herkes bu oldu mu, olmadı mı kavgasıyla endişeliydi Halbuki ben bu hâdisenin olduğu gün televizyondan Armstrong'un ayak basışını tevafuk olarak mürşidimle seyrediyordum O sırada hiç adeti olmadığı halde mürşidim bana döndü ve "Çok enteresan bir şey oluyor Nurbâki, işitiyor musun? Ezan okunuyor ayda." dedi Ben bunu kulağımla duyamadım; ama mürşidim ısrarla "Ezan okunuyor, bu çok büyük bir mucize-i İlâhîdir." dedi Seneler sonra Armstrong’un Kahire'de ezan sesini duyup da, ben bu sese benzer bir sesi ayda aya ayak basarken işittim dediği zaman, o zaman anladım mürşidimin de gerçekten o ezanı işittiğini...

Ay'a ilk ayak basan adam anlatıyor:

20 Temmuz 1969'da Ay'a ilk insan indi. Adı Neil Armstrong. Astronot Armstrong, şu târihi sözleri naklen yayın içinde de dünyaya duyurdu:

"Kartal, inmiştir." Apollo-11 personeli Aldrin ve Collins ile birlikte üç Astronottan oluşuyordu. Ay'da yürüyen Armstrong, inançları güçlü bir Hıristiyan'dı. Ancak yolculuk boyunca birtakım şeyler 'Sansür' ediliyordu. Üç Astronot birden "Başka bir cisim" görmüşlerdi. Bütün konuşmalar bantlara geçiyordu.

Astronot Aldrin: "Açık kitap gibi bir şey var burada, tam durgunluklar denizinin üstünde."

Astronot Armstrong: "İki halka gibi, daha doğrusu bir kitap gibi."

Astronot Collins: "Sekstantın odağını değiştirdiğimde bir kitap biçiminde olduğu daha iyi belli oluyor."

Yer Kontrol: "Ne diyorsunuz siz, ayda kitap mı var?"

Tuhaflıklar bantlarda yer almaya devam ediyordu. Ertesi gün, kitap yok olmuştu; ama şimdi de bir parazit radyoyu sürekli meşgul etmeye başladı. İtfaiye arabasının sirenine benzeyen bir ses.

Collins: "Duyuyor musunuz? Şu sesi kesin yoksa kulaklarım patlayacak."

Yer Kontrol: "Bu ses bizden değil, yabancı kaynaklı. Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmak istemediğine emin misiniz?"

ARMSTRONG: "Şimdi de bir müzik başladı. Yer Kontrol, şu parazitlerinizi keser misiniz?"

Yer Kontrol: "Hiçbir arıza yok. Müzik; oradan, sizden geliyor."

Aldrin: Hiçbir zaman anlaşamayacağız galiba. Bu müzik sesi bizden gelmiyor.

Ertesi gün Armstrong, Ay'a ayak bastı. "Kartal indi" diyordu. İlk insan Ay'da geziyordu. Birden yine o siren sesi gibi parazit geldi. Ama bu kez keskin seslerin içinde şu sözler bantlara geçti: "RABBİ-EL ARZ- DİNİ INDAHU- İZA- KUN-ALİM"

Yer Kontrol: "Hey, kim konuşuyor?"

Bu sırada Armstrong ayda yürüyordu. O müzik gibi ses bir daha başladı. "Eşhedu en lâ ilâhe illallah."

Yer Kontrol: "Yine uçan daireler mi? Neydi o şarkının sözleri?"

Collins: "EŞEN MAHATMA RESSAMBALLA filan..." dedi. "Bu, Hintçe."

Armstrong: "Tamamını dinledim. Kalbe bir huzur veriyor. Galiba Afrika radyolarından biriydi."

Aldrin: "Frekans değiştirdim; yine aynı ses. Bu ses, Ay'dan geliyor. Radyo mesajı değil. İnanılmaz bir şey."

Yer Kontrol: "Çıldırdınız mı siz? Havasız yerde ses yayılır mı?"

Collins: "Ne yani, yine uçan daireler mi?"

Armstrong: "Kitap biçiminde uçan daire olur mu?"

Yer Kontrol: "Bilinmeyen bir hastalık, uzay vurgunu mudur nedir? Bu sesler, kitap, melodi, hep hayâl olmalı."

Armstrong: "Hayâli kamera çeker mi, hayalet bir ses teyp bandına kayıt olur mu?"

Yer Kontrol: "Peki havasız ortamda ses yayılır mı?"

Sonra, Armstrong ve Apollo-II Astronotları sağ salim dünyaya döndüler. Bantlar yeniden dinletildi. Bu sırada NASA'da görevli olan Mısır asıllı Faruk El Baz'a danışıldı. Ay'da okunan bir mesajın sözlerinin 'Arapça kutsal bir cümle olduğuna' ilişkin bilirkişi raporu verildi. Daha sonra aynı cümleyi Apollo-16 Astronotu 'Worden'de işitti. Aslında hiç kimse tatmin olmamıştı. Belki UFO, belki başka birileri ama Ay'da bir mesaj vardı. Armstrong bu bilgilerden hiç mi hiç tatmin olmuyordu.

Bu sırada Astronotlar dünyayı geziyorlardı. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ile karşılanan Astronotlardan Armstrong'un yolu Mısır'ın başkenti Kahire'ye düşmüştü. Armstrong kendisine gösterilen rağbetten memnundu. Bu sırada olan oldu. Armstrong irkildi "Hey, bu müzik sesi ne?" Mısırlılar gülmemek için kendilerini biraz tuttular. Sonra da cevap verdiler: "O, müzik değil; Ezan.. Kilise çanları neyse, Cami'nin de ezanı odur." Armstrong; "Ben bunu daha önce de işittim." "Elbette işiteceksiniz, dünyada bir milyara yakın Müslüman var. Hangi ülkeye gitseniz mutlaka ezan okunur." "Ben, dünyayı kastetmiyorum, bu sesi Ay'da duydum." Armstrong'un yüzü kireç gibiydi: "Aman Allah'ım, Seni şurada yanı başımda değil, ta Ay'da buldum."

Uzun bir süre Armstrong'dan ses seda çıkmadı. Sonunda bir açıklamada bulundu: "Ay'a Besmelesiz ayak basmışım. Besmeleyi şimdi çekiyorum Artık ben de Müslümanlardanım.."
2010-05-21 12:48:11
Dolunay'ın İnsanlar Üzerindeki Etkisi ve Oruç

Son zamanlarda ilim adamlarının dikkatini çeken yeni bir konu var: İnsanoğlunun ayak basıp yakından tanıdığı Ay'ın, insanlar üzerindeki tesiri. İlim adamlarının araştırmalarına göre, dev okyanuslarda med-cezir olaylarına yol açan dolunay, vücudunun %80'i su olan insanoğluna da tesir ediyor. Vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, beyindeki düzenli işleyiş aksıyor ve kalp atışı hızlanıyor. Özellikle kalp ve şeker hastalarında tehlikeli sonuçlara yol açabilen Dolunay, sinir sistemindeki hücrelerin işleyiş düzenini bozduğu için dengesizlikler meydana getiriyor. Bunda, vücuttaki elektrik akımının iki misline çıkması da büyük rol oynuyor. Dolunay'ın kadınlara daha fazla tesir ettiği de bir gerçek.İlim adamları bu tesirleri şöyle sıralamaktadırlar:

1. Kadınlar, dolunay günlerinde çok hassas oluyor ve daha çabuk ağlıyorlar.
2. Doğumlar, bu günlerde yüzde 20 oranında artıyor.
3. Dolunay adet görme düzenini bozuyor ve kanamaları artırıyor.
4. Cinsiyet hormonundaki artış sebebiyle cinsi arzular fazlalaşıyor.
5. Kadınlarda migren artıyor ve daha stresli hâle geliyorlar.

Ayın çekim gücünün maksimum olduğu dolunay vakti, daha sinirli ve kontrolsüz oluruz. Ani sinir, dengesiz hareketler, düşünülmeden yapılan şeyler bu gecelerde üst üste gerçekleşir.[3]
Dolunay'da Suç Oranları, Olaylar ve İntiharlar

1993 yılının Ağustos ayındaki dolunay günlerinde, Almanya'daki adam öldürme, cinnet geçirme ve intihar olaylarında artışlar meydana geldi. Yapılan araştırmalara göre dolunay, yalnız Kuzey Avrupa ülkelerinde değil; yeryüzünün her yerinde insanlara tesir ediyor. Psikologlar, dolunay zamanı insandaki bu rûhî değişimin tespit edildiğini söylüyorlar. Ay'ın bu günlerinde cinnetlerin arttığını belirten Fransız araştırmacı Rene Claude Guillot, işlenen cinayetleri araştırmış ve konuyla alakalı olarak "Dolunay Cinayetleri" adlı bir kitap yazmış. Araştırmacı: «Yalnız Fransa'da değil; Amerika'daki polis kayıtlarından da dolunay gecelerinde işlenen cinayetlerin sayısında artış olduğunu tespit etmek mümkündür.» diyor.

Ayrıca iki Hintli bilim adamı, 1980 ve 1984 yıllarındaki dolunaylar sırasında görülen suç oranının bariz şekilde arttığını bildirdi. Bu çalışmalar, ciddi bir tıp dergisi olan "British Medical Journal"da yayınlandı.

Araştırmacı Prof. C. P. Thakur'a göre, dolunay günlerindeki intihar ve cinayetlerin artış sebebi, insan vücudundaki gel-git dalgalarıdır. Dolunay sırasında Dünya, Ay ve Güneş, aynı doğru üzerinde olduklarından, Ay'ın insan üzerindeki çekim kuvveti ile birlikte vücuttaki su miktarı %60'ı aşar. Bunun yol açtığı bedenî ve rûhî değişmeler ise, suç işleme eğilimini artırır.

Araştırmacılar, beş yıl içinde üç polis karakoluna bildirilen suçları bilgisayara yükleyip neticeyi dolunay tarihleri ile karşılaştırarak bu sonuçlara varmışlardır.[4]
Bu Konudaki Karşıt Düşünceler

Dolunay insan davranışlarını etkiler mi?


İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Hatta birçok ülkede polisler ve hastanelerin acil servis personeli, dolunay oluştuğu zaman işlenen suçların, intiharların, trafik kazalarının daha çoğaldığını, insanların renkleri görme yeteneklerinin azaldığını, sara nöbetlerinin sıklaştığını, sinir hastalarının uykusuzluktan daha çok yakındıklarını söylemektedirler ama bilim insanları bu görüşlere katılmıyorlar. Eskilerin Ay'ın dönemlerine bağladıkları etkilerin büyük bir kısmının boş inançlar olduğu bir gerçektir.

O zamanlar insanların uykularında gezinmeleri dolunay ışığı tarafından çekilmelerine bağlanıyordu. Dolunayın ışığının yatak odasından içeri girmesinin uyuyanın rüyasını etkilediğine, dolunay ile birlikte cinsel içgüdü fonksiyonlarının, insanların üremelerinin ve tarlaların bereketlerinin arttığına hatta 'kurt adam' efsanesine bile inanılıyordu.

Bilim insanları yine de Ay'ın evrelerinin ve özellikle dolunayın insanları etkilemesi olayına ciddiyetle yaklaşıyorlar. Ay'ın evreleri ile cinayetler, kazalar, dünyamızda oluşan kasırgaların dağılımı, magnetik alanlarda bozulma, kadınların aybaşları ve sara nöbetleri arasındaki ilişkileri yakından takip ediyorlar, devamlı istatistikî bilgi topluyorlar. Ancak kesin bir sonuca varılmış, Ay'ın evreleri ile bahsedilen olaylar arasında henüz bilimsel bir ilişki saptanmış değildir.

Yapılan bir çalışmada dolunay süresince oluşan trafik kazalarının alışılmadık bir şekilde fazla olduğu saptanmış fakat daha sonra olayların zaman aralıkları incelendiğinde çoğunun hafta sonu günlerine denk geldiği görülmüştür. Hafta sonu tatiline giderken ve dönerken sürücülerin acele etmeleri kazaların en önemli nedenidir. Yani tatil aceleciliğinin yarattığı trafik kazalarının yanında dolunayın etkisinin sözü bile edilemez.

Bilindiği gibi Ay'ın dünyada okyanuslardaki 'gel-git' denilen, suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzun da çoğu su olduğuna göre Ay vücudumuzu da etkileyebilir mi?

Vücudumuzdaki suyun oranı, okyanuslardaki su miktarı ile kıyaslanamayacağı gibi 'gel-git' olayı günde iki kez oluşmaktadır. Yani Ay'ın çekim gücü insanı etkilese bile bunun sadece dolunay safhasında değil her gün olması gerekir.

Dolunay safhasında iken Ay'ın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir, çünkü bu safhada Ay'ın dünyaya gönderdiği ışık miktarı Güneş'in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır.

Peki dolunayı bu kadar özel kılan nedir? Dolunay, Güneş Dünya'nın bir tarafında, Ay ise tam aksi tarafta aynı hizaya gelince oluşur. Bu durumda Güneş'in, Ay'ın Dünya üzerindeki etkisini arttırıp arttırmadığı da incelenmiştir.

Bir miktar arttırdığı doğrudur ama Güneş o kadar uzaktadır ki bu etkileme de fazla kayda değer değildir. Öyle görülüyor ki, her gün olan olaylar, Ay'ın dolunay safhasında da olunca sebep ona bağlanmaktadır.

İslam'da Dolunay ve Oruç

Dolunay konusundaki araştırmalar, bize "Eyyam-ı Biyd" diye tâbir edilen ve kamerî Ay'ın 13., 14. ve 15. günleri tutulması sünnet olan orucu hatıra getirdi.[1] Bu günlere, gündüz güneşle, gece de dolunayla 24 saat aydınlık olmasından dolayı Eyyâm-ı Bîz (beyaz, ak günler) denmiştir.[2] Konuyla ilgili hadisler;[1]

1. Buhârî, Müslim ve Neseî'nin ittifakla bildirdikleri hadiste, Ebu Hureyre, Efendimiz'den (S.A.V.) şöyle rivâyet ediyor: «Dostum, habîbim (S.A.V.), bana her ay 3 gün oruç tutmayı nasip etti.» [6]

2. Müslim'in Ebu'd-Derdâ'dan rivâyet ettikleri hâdiste; «Habîbim, yaşadığım müddetçe terk etmeyeceğim 3 gün oruç tutmayı tavsiye etti.» buyrulur.[7]

3. Beyhâkî, Taberânî, Ebû Davud, Neseî, Tirmizî, Ahmet B. Hambel, Bezzâr, İbn-i Hibban sahihinde ve diğer hadis kitaplarında bu konuyla alakalı birçok hadise rastlıyoruz. Örneğin; Tirmizî ve Neseî, Ebu Zer'den şu hadisi rivâyet ediyorlar; «Ey Ebû Zerr, her ay 3 gün oruç tutarsan, 13, 14 ve 15. günleri tut.» [8]

Bilindiği gibi, ayın ortasına rastlayan üç gün, dolunay günleridir ve Efendimiz (S.A.V.), Ramazan orucundan sonra bu günlerde oruç tutmayı tavsiye ederek şöyle buyurmaktadır; «Sabır ayı (Ramazan)'nın orucu ve her aydan üç gün oruç tutmak, göğsün "vahâr"ını giderir.» [9] "Vahâr" kelimesi, Arapça'da "kin, gayz, öfke, düşmanlık, vesvese, hile, sinirlenme" manalarına gelmektedir.

Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde, Ebu Zerr, Peygamber Efendimizden şu hadisi rivayet ediyor: «Her ay, üç gün oruç tutmak, göğsün "mağalle"ini giderir.» Sahabeler, sordular; «Ya Rasulallah, göğsün "mağalle"si nedir?» Efendimiz, buyurdular; «Şeytan'ın pisliğidir.» [10]

Ebu Davud ve Neseî'de, Kudame b. Milham, şöyle söylüyor: «Efendimiz (A.S.M.), bize eyyâm-ı biyd (beyaz günler)de oruç tutmayı emrederdi ve "Bu, bütün sene oruç tutmak gibidir." buyururdu.»

Hz. Muhammed tarafından Dolunay'a rastlayan günlerde orucun tavsiye edilmesi, gerçekten O'nun kıyamete kadar devam edecek mucizelerinden biridir. Çünkü;

1. Efendimiz (S.A.V.), dolunayın insan vücudu üzerindeki zararlı tesirlerinden haber veriyor ki; bu hadise, 14 asır sonra yeni anlaşıldı ve araştırmalar, hâlâ devam ediyor.

2. Efendimiz (S.A.V.), insanın bu zararlı tesirlerden korunmasını tavsiye ederken tedavi yolunu da gösteriyor.

Bu ikinci şık, henüz ilim adamları tarafından tespit edilmiş değil. Araştırmacılar, dolunaya karşı vücudumuzdaki tabii (doğal) dengeyi nasıl koruyacağımız hususunda yeterli bir şey söyleyemiyor. Zira bu, çok yeni bir konu (!) Ama maddede ve mânâda rehberimiz olan Hz. Muhammed (S.A.V.), mûcizevî tıbbıyla asırlar ötesine ışık tutuyor, dikkatleri Tıbb-ı Nebevî'ye tekrar çekiyor. Akıl ve kalp bütünlüğüne ermiş doktorları bu sonsuz hazineye davet ediyor.

Bakalım Dolunay'ın insanlar üzerindeki olumsuz ve zararlı tespit eden bilim adamları, buna karşı korunma ve tedavi yollarını da keşfedecekler mi (!) Aradaki 14 asırlık farkı göz önünde tutup acele etseler, fena olmaz herhalde.
2010-05-21 12:48:34
Şimdilik yeter istek gelirse elimde daha çok var.
2010-05-21 14:46:15
Türkiye bu tür olayların sıkça yaşandığı bir yerdir eğer sizde bu tür şeyler yaşadıysanız burada paylaşabiliriz.Ancak sanırım pek ilgilenen yok
2010-05-21 19:38:12
warrior çok ilginçmiş bunlar . Varsa elinde paylaşabilir misin ?