Subpage under development, new version coming soon!
Topic closed!!!
Subject: Gündem ile ilgili haberler ve yorumlar
Ya adamlar altı üstü diri diri adam yaktılar ...
Sanki "padişah" alehinde yazı mı yazdılar ? Yobaz ideolojisine karşı mı çıktılar ? Laikliğimi savundular ? Atatürkçü müydüler ?
tabi ki "zaman aşımı" kararı çıkacak, "ırzına geçilmiş" bir adalet sisteminden ne bekliyordunuz ki ?
Sanki "padişah" alehinde yazı mı yazdılar ? Yobaz ideolojisine karşı mı çıktılar ? Laikliğimi savundular ? Atatürkçü müydüler ?
tabi ki "zaman aşımı" kararı çıkacak, "ırzına geçilmiş" bir adalet sisteminden ne bekliyordunuz ki ?
Rektöre "biz görevi Atatürk'ten devraldık" diyen öğrenci, okuldan atıldı.
Güncelleme:13 Mart 2012 14:00
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Celal Bayar Üniversitesi'ni 2010 yılı Aralık ayında ziyaretini protesto eden ve rektör Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli'ye "Biz görevi Atatürk'ten devraldık" diyen Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Merkez Yönetim Kurulu üyesi Erdem Özdemir, üniversiteden atıldı.
Rektör Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli'nin, "Sizi okuldan atarım' sözü gerçekleşti. CBÜ Fen Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu'nun 6 Mart 2012 tarihli kararı ile Erdem Özdemir'in üniversite ile ilişkisi kesildi. 2010 Aralık ayında yapılan protesto sırasında slogan atan öğrencilerin yanına üniversite rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli geldi. Kameraların önünde yaşanan tartışmalar sırasında o dönem TGB Manisa İl Temsilcisi görevini yürüten Erdem Özdemir ve beraberindeki İl Sekreteri Burak Ünlü, Rektör Prof.Dr. Pakdemirli'ye "Biz görevi Atatürk'ten aldık. Atamızın izindeyizö dedi. Rektör Pakdemirli de öğrencilere, "Atatürk'ten sen görev alamazsın. Görev aldıysan ben de sizi okuldan atarım. Cumhuriyeti savunacak biri varsa o da benim. Ben Rektörüm. Siyasi slogan atarsanız üniversiten atarım siziö diye çıkıştı. Yaşanan gerginliğin ardından Fen Edebiyat Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Özdemir'e 25 Temmuz 2011 tarihinde 1 yıl okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Özdemir, 8 Mart 2012 tarihinde kendisine ulaştırılan yazı ile büyük bir şok yaşadı. Özdemir, kendisine verilen yazıda CBÜ Fen Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu'nun 6 Mart 2012'de aldığı karar doğrultusunda üniversiteden atıldığını öğrendi.
ATILMA GEREKÇESİ
Erdem Özdemir, DHA'ya yaptığı açıklamada, kararla şok etkisi yaşadığını söyledi. Rektör Prof. Dr. Pakdemirli'nin iki yıldır süren kininin devam ettiğini belirten Özdemir, "Rektör Pakdemirli 'okuldan atarım' dedi ve dediğini yaptı. Atılma gerekçesi olarak 2011 Ağustos ayında AK Parti İzmir Karşıyaka İlçe Teşkilatı binasında protesto amaçlı basın açıklamasında bulunmam gösterildi. O açıklamada bulanmamım öğrencilik, sıfat, şeref ve haysiyetle bağdaşmadığı ifade etmişler. Alınan karar doğrultusunda üniversiteden atıldığım gibi, YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ne göre, hiçbir yükseköğrenim kurumunda da eğitim göremeyeceğim. Eğitim alma özgürlüğümün önüne geçtiler. Bu karar ile Manisa denince ilk akla 16 yıl önce duvarlara 'Parasız Eğitim' yazarak işkence gören Manisalı gençler geliyorsa, CBÜ söylendiği zamanda öğrencilere uyguladığı zulüm ile Rektör Pakdemirli gelecektir. Bugün ortada bir suç varsa oda öğrenciye kin ve nefret besleme suçudur. Bu karar CBÜ'nün kara lekesidirö diye konuştu.
BÖYLE KİN VE NEFRET OLMAZ
Özdemir, üniversiteden atılma kararının ailesinde de olumsuz etki yarattığını belirterek, "Hem ailemin, hem de benim psikolojimizi olumsuz yönde bozdular. Hakkımı hukuksal yoldan arayacağım. Verilen karara itiraz edeceğim ve İdari Mahkemesi'ne başvuracağım. Buradan CBÜ'deki öğretim üyelerine sesleniyor ve vicdanlarının sesini dinlemesini istiyorum. Bir öğrenciye böyle kin ve nefret olmazö dedi.CBÜ Rektörlüğü'nün konuyla ilgili olarak açıklama yapması bekleniyor. (DHA)
(edited)
Güncelleme:13 Mart 2012 14:00
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Celal Bayar Üniversitesi'ni 2010 yılı Aralık ayında ziyaretini protesto eden ve rektör Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli'ye "Biz görevi Atatürk'ten devraldık" diyen Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Merkez Yönetim Kurulu üyesi Erdem Özdemir, üniversiteden atıldı.
Rektör Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli'nin, "Sizi okuldan atarım' sözü gerçekleşti. CBÜ Fen Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu'nun 6 Mart 2012 tarihli kararı ile Erdem Özdemir'in üniversite ile ilişkisi kesildi. 2010 Aralık ayında yapılan protesto sırasında slogan atan öğrencilerin yanına üniversite rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli geldi. Kameraların önünde yaşanan tartışmalar sırasında o dönem TGB Manisa İl Temsilcisi görevini yürüten Erdem Özdemir ve beraberindeki İl Sekreteri Burak Ünlü, Rektör Prof.Dr. Pakdemirli'ye "Biz görevi Atatürk'ten aldık. Atamızın izindeyizö dedi. Rektör Pakdemirli de öğrencilere, "Atatürk'ten sen görev alamazsın. Görev aldıysan ben de sizi okuldan atarım. Cumhuriyeti savunacak biri varsa o da benim. Ben Rektörüm. Siyasi slogan atarsanız üniversiten atarım siziö diye çıkıştı. Yaşanan gerginliğin ardından Fen Edebiyat Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Özdemir'e 25 Temmuz 2011 tarihinde 1 yıl okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Özdemir, 8 Mart 2012 tarihinde kendisine ulaştırılan yazı ile büyük bir şok yaşadı. Özdemir, kendisine verilen yazıda CBÜ Fen Edebiyat Fakültesi Disiplin Kurulu'nun 6 Mart 2012'de aldığı karar doğrultusunda üniversiteden atıldığını öğrendi.
ATILMA GEREKÇESİ
Erdem Özdemir, DHA'ya yaptığı açıklamada, kararla şok etkisi yaşadığını söyledi. Rektör Prof. Dr. Pakdemirli'nin iki yıldır süren kininin devam ettiğini belirten Özdemir, "Rektör Pakdemirli 'okuldan atarım' dedi ve dediğini yaptı. Atılma gerekçesi olarak 2011 Ağustos ayında AK Parti İzmir Karşıyaka İlçe Teşkilatı binasında protesto amaçlı basın açıklamasında bulunmam gösterildi. O açıklamada bulanmamım öğrencilik, sıfat, şeref ve haysiyetle bağdaşmadığı ifade etmişler. Alınan karar doğrultusunda üniversiteden atıldığım gibi, YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ne göre, hiçbir yükseköğrenim kurumunda da eğitim göremeyeceğim. Eğitim alma özgürlüğümün önüne geçtiler. Bu karar ile Manisa denince ilk akla 16 yıl önce duvarlara 'Parasız Eğitim' yazarak işkence gören Manisalı gençler geliyorsa, CBÜ söylendiği zamanda öğrencilere uyguladığı zulüm ile Rektör Pakdemirli gelecektir. Bugün ortada bir suç varsa oda öğrenciye kin ve nefret besleme suçudur. Bu karar CBÜ'nün kara lekesidirö diye konuştu.
BÖYLE KİN VE NEFRET OLMAZ
Özdemir, üniversiteden atılma kararının ailesinde de olumsuz etki yarattığını belirterek, "Hem ailemin, hem de benim psikolojimizi olumsuz yönde bozdular. Hakkımı hukuksal yoldan arayacağım. Verilen karara itiraz edeceğim ve İdari Mahkemesi'ne başvuracağım. Buradan CBÜ'deki öğretim üyelerine sesleniyor ve vicdanlarının sesini dinlemesini istiyorum. Bir öğrenciye böyle kin ve nefret olmazö dedi.CBÜ Rektörlüğü'nün konuyla ilgili olarak açıklama yapması bekleniyor. (DHA)
(edited)
-“MİLİTAN DEĞİL, DİRENİŞÇİLER”-
Konuşmasında dış politikaya ilişkin mesajlar da veren Erdoğan İsrail’in Gazze’ye yönelik katliam girişimlerini sürdürdüğünü belirterek, “Açlıkla ilaçsızlıkla yok edemediği Gazzeliler’i bombalayarak öldürmeye devam ediyor” dedi. Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:
“Şu ana kadar 23 Gazzeli kardeşimiz hayatını kaybetti. Okul yolunda hedef alınan çocuklar da hayatını kaybetti. Afganistan’da bir ABD üssünde Kuran yakılmasıyla başlayan olaylar 16 Afgan’ın katledilmesiyle çok daha ciddi bir hal aldı. Filistin’de, Afganistan’da, Suriye’de insan hakları, insan onuru ayaklar altına alınıyor. Böyle bir gidişin adil olmadığını her fırsatta ifade ettik. Dün de özel temsilci olarak Kofi Annan buradaydı kendisiyle uzun uzadıya bunları görüştük. İşlenen tüm bu cinayetlerin dünyanın geleceğe dair umutlarını da katlettiğini söyledik. Yaşananlara rağmen umudumuzu muhafaza etmeye devam edeceğiz. Dik durmaya ve doğruları söylemeye devam edeceğiz. Türkiye olarak gerçekleri gür bir sesle dillendirmeye devam edeceğiz. İsrail’in insanlık dışı saldırılarına bir son vermeleri çağrısını yineliyorum. Soykırım mağduru olan İsrail vatandaşlarının devlet terörüne dur demeleri çağrısında bulunuyorum. Gazzeli kardeşlerimize de yanlarında olduğumuz hatırlatmak istiyorum. Bazı medya mensuplarının Gazeli direnişçileri militan olarak adlandırmalarını anlamıyorum. Onlar militan değildir, sadece topraklarının haklarının korunması mücadelesi veren direnişçilerdir.”
-“PERVASIZCA TAHRİK EDİYOR”-
Nicolas Sarkozy'nin 1915 olaylarını bir seçim malzemesi haline getirdiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, “Biz bunu ırkçı bir yaklaşım olduğunu dile getirmiştik. Fransa Anayasa Komisyonu’nun tarihi bir hatayı tashih etmesinden sonra Sarkozy daha tehlikeli bir tavır sergilemeye başladı. Yabancı düşmanlığı pervasızca tahrik edilmeye çalışıyor” dedi. Sarkozy’nin ülkesinden yabancılara karşı tehditkar açıklamalar yaptığının ve bunun son derece tehlikeli olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Gazze’de insanlar katledilirken, Afganistan’da insanlar ölürken, Suriye’de bir vahşet yaşanırken Fransa’da yabancı düşmanlığı sergilenmesi insanlık adına utanç vericidir. Avrupalı liderlerin bu tehlikeli tırmanışı görerek tedbir almalarını bekliyoruz. Avrupa’nın yükselen faşizm karlısında sessiz kalması tarihi bir yanlış olacaktır. Suriye’de akan kanın durması için çaba sarf etmeye devam ediyoruz. Kofi Annan’ın girişimlerine destek verdiğimizi şiddete derhal son verilmesi ve siyasi geçiş sürecinin önünün açılması için gerekenlerin yapılması yönünde düşüncelerimizi açıkladık.”
İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy’u anan ve Çanakkale Zaferi’ne de değinen Başbakan Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen atletizm organizasyonunda başarı sağlayan sporcuları da tebrik etti.
-“TBMM’Yİ TERÖRİZE EDİYORLAR”-
Hafta sonu 4+4+4 kanun teklifini kabul eden olaylı Milli eğitim Komisyonu Başkanı ve üyelerini kutlayan Başbakan Erdoğan, “Şahsım ve milletim adına tebrik ediyor ve kendilerine teşekkür ediyorum. Kendilerini sağduyulu ve sabırlı tutumlarından dolayı kutluyor maruz kaldıkları saldırılar nedeniyle de geçmiş olsun diyorum” dedi.
Erdoğan şöyle devam etti:
“Otoriter rejimler okulları bir formatlama merkezi olarak görmüştür. Biz millet olarak bu dikta hevesinin acısını tüm boyutlarıyla yaşadık. Benim çocuklarım da yaşadı. Özellikle 1940’lı yıllarda okulların kışla mantığıyla dizayn edildiğini bu millet iliklerine kadar yaşadı.
CHP bu ülkede Kuran kurslarını, camileri kapattı. Bunların belgeleri var elimde. CHP milletin dinini öğrenmek için yazılan en basit kitapları okumasını engelledi. Evlerde dahi din eğitiminin önüne geçildi. CHP sadece din eğitimine değil kendi ideolojisi dışındaki her bilgiye engel koydu. Ezanı Türkçe okutma yarışına giren bu CHP değil mi? Bu ülkede DP nasıl bir oy patlaması yaparak seçim kazandı? Ezanı asli yapısına kavuşturmak onun öncelikli hedefi oldu.
CHP Genel Başkanı gittiği her yerde demokrasiden bahsediyor ama kendi kongresinde milletvekili tekme tokat dışarı atılıyor. Ben bu kürsüden CHP’nin geçmişiyle gurur duyduğunu ifade eden genel başkana sordum. ‘Sayın Kılıçdaroğlu, İstiklal Mahkemeleri’yle de gurur duyuyor musun? Dersim katliamıyla da gurur duyuyor musun? Yasakladığınız kitaplarla da gurur duyuyor musun? Bu ülkenin kanaat önderlerini ipe çektiğiniz için gurur duyuyor musun? Asılmasına seyirci kaldığınız başbakan ve bakanlardan dolayı da gurur duyuyor musun? Başörtüsü yasağı katsayı uygulamasından gurur duyuyor musun?’ MHP ile birlikte üniversitelerde başörtülü olarak derslere girmeyi sağlayacak adımı attık. Bunu Anayasa Mahkemesi’ne götüren CHP oldu. Ama hamdolsun şimdi farklı bir süreci yaşıyoruz. Kime rağmen CHP zihniyetine rağmen yaşıyoruz.”
-“TIPIŞ TIPIŞ GELDİLER”-
CHP’nin geçmişi olmadığını belirterek “Zira CHP bugüne gelemeyen, geçmişte yaşayan bir partidir. CHP 1940’tan bugüne gelememiştir” diyen Başbakan Erdoğan, CHP'lilerin daha önce meclise gelmeyecekleri yönünde beyanları olduğunu hatırlatarak, "Sonra ne yaptılar. Tıpış tıpış gelip yemin etmediler mi. Çok güzel, biz de onu istiyorduk zaten. Tükürdüklerini yalamanın verdiği eziklikle, TBMM’yi terörize etmenin gayreti içindeler" dedi.
CHP’nin “her 10 yılda bir müdahaleye alıştığı için” şaşkınlık içinde olduğunu belirten Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
“Bugün bir yerden gelen telefonla adım atan hükümet yok. Karşılarında çetelerin cuntanın bürokratik oligarşinin tehditlerine boyun eğecek bir hükümet yok. İsteseler de istemeseler de alışacaklar. Ne diyor Kılıçdaroğlu; ‘Tanklarıyla toplarıyla gelsinler.’ Bu ülkede tankla topla ancak siz gelirsiniz. Birisi de çıkmış ‘Genel Kurul’da sizinle hesaplaşacağız’ diyor. Muhasebe hesabı değil herhalde bu. Hangi dilden alıyorsanız o dilden.
AK Parti’ye karşı o bildik alışılmış taktiklerini devreye sokuyorlar ne dediler bunlar. ‘Ordu göreve’ dediler, ‘genç subaylar rahatsız’ dediler. Darbe mühendislerini partilerinden aday yaptılar. Yargıyı bürokrasiyi etki altına almaya çalıştılar. Artık yağma yok. Biz bu Meclis’e yeter söz de karar da milletin dedik. Kimse kusura bakmasın millet iradesini kimseye çiğnetmeyiz.”
HAYIRLI OLSUN
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Oda Tv davasında yargılanan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tahliye edilmelerini, “Hayırlı olsun diyoruz. Tutuksuz olarak zaten yargılanmaya devam edecekler” sözleriyle değerlendirdi.
TBMM’de partisinin grup toplantısının çıkışında gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başbakan Erdoğan, Oda Tv davasında yargılanan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tahliye edilmeleri ile ilgili olarak, “Bülent Bey, Sayın Arınç dün güzel bir değerlendirme yaptı zaten. Hayırlı olsun diyoruz. Tutuksuz olarak zaten yargılanmaya devam edecekler” dedi.
Başbakan Erdoğan, Sivas Davası'nın zaman aşımı nedeniyle düşmesi ile ilgili bir başka soruya ise, “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Zaten yıllar yılı içerde olan vatandaş veya şu anda kaçak olanlar içlerinde bilemiyorum tabii onlar da var” yanıtını verdi.
--------------------------------------------------
adamın halen bi beklentisi varmış meğer...
Konuşmasında dış politikaya ilişkin mesajlar da veren Erdoğan İsrail’in Gazze’ye yönelik katliam girişimlerini sürdürdüğünü belirterek, “Açlıkla ilaçsızlıkla yok edemediği Gazzeliler’i bombalayarak öldürmeye devam ediyor” dedi. Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:
“Şu ana kadar 23 Gazzeli kardeşimiz hayatını kaybetti. Okul yolunda hedef alınan çocuklar da hayatını kaybetti. Afganistan’da bir ABD üssünde Kuran yakılmasıyla başlayan olaylar 16 Afgan’ın katledilmesiyle çok daha ciddi bir hal aldı. Filistin’de, Afganistan’da, Suriye’de insan hakları, insan onuru ayaklar altına alınıyor. Böyle bir gidişin adil olmadığını her fırsatta ifade ettik. Dün de özel temsilci olarak Kofi Annan buradaydı kendisiyle uzun uzadıya bunları görüştük. İşlenen tüm bu cinayetlerin dünyanın geleceğe dair umutlarını da katlettiğini söyledik. Yaşananlara rağmen umudumuzu muhafaza etmeye devam edeceğiz. Dik durmaya ve doğruları söylemeye devam edeceğiz. Türkiye olarak gerçekleri gür bir sesle dillendirmeye devam edeceğiz. İsrail’in insanlık dışı saldırılarına bir son vermeleri çağrısını yineliyorum. Soykırım mağduru olan İsrail vatandaşlarının devlet terörüne dur demeleri çağrısında bulunuyorum. Gazzeli kardeşlerimize de yanlarında olduğumuz hatırlatmak istiyorum. Bazı medya mensuplarının Gazeli direnişçileri militan olarak adlandırmalarını anlamıyorum. Onlar militan değildir, sadece topraklarının haklarının korunması mücadelesi veren direnişçilerdir.”
-“PERVASIZCA TAHRİK EDİYOR”-
Nicolas Sarkozy'nin 1915 olaylarını bir seçim malzemesi haline getirdiğine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, “Biz bunu ırkçı bir yaklaşım olduğunu dile getirmiştik. Fransa Anayasa Komisyonu’nun tarihi bir hatayı tashih etmesinden sonra Sarkozy daha tehlikeli bir tavır sergilemeye başladı. Yabancı düşmanlığı pervasızca tahrik edilmeye çalışıyor” dedi. Sarkozy’nin ülkesinden yabancılara karşı tehditkar açıklamalar yaptığının ve bunun son derece tehlikeli olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Gazze’de insanlar katledilirken, Afganistan’da insanlar ölürken, Suriye’de bir vahşet yaşanırken Fransa’da yabancı düşmanlığı sergilenmesi insanlık adına utanç vericidir. Avrupalı liderlerin bu tehlikeli tırmanışı görerek tedbir almalarını bekliyoruz. Avrupa’nın yükselen faşizm karlısında sessiz kalması tarihi bir yanlış olacaktır. Suriye’de akan kanın durması için çaba sarf etmeye devam ediyoruz. Kofi Annan’ın girişimlerine destek verdiğimizi şiddete derhal son verilmesi ve siyasi geçiş sürecinin önünün açılması için gerekenlerin yapılması yönünde düşüncelerimizi açıkladık.”
İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy’u anan ve Çanakkale Zaferi’ne de değinen Başbakan Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen atletizm organizasyonunda başarı sağlayan sporcuları da tebrik etti.
-“TBMM’Yİ TERÖRİZE EDİYORLAR”-
Hafta sonu 4+4+4 kanun teklifini kabul eden olaylı Milli eğitim Komisyonu Başkanı ve üyelerini kutlayan Başbakan Erdoğan, “Şahsım ve milletim adına tebrik ediyor ve kendilerine teşekkür ediyorum. Kendilerini sağduyulu ve sabırlı tutumlarından dolayı kutluyor maruz kaldıkları saldırılar nedeniyle de geçmiş olsun diyorum” dedi.
Erdoğan şöyle devam etti:
“Otoriter rejimler okulları bir formatlama merkezi olarak görmüştür. Biz millet olarak bu dikta hevesinin acısını tüm boyutlarıyla yaşadık. Benim çocuklarım da yaşadı. Özellikle 1940’lı yıllarda okulların kışla mantığıyla dizayn edildiğini bu millet iliklerine kadar yaşadı.
CHP bu ülkede Kuran kurslarını, camileri kapattı. Bunların belgeleri var elimde. CHP milletin dinini öğrenmek için yazılan en basit kitapları okumasını engelledi. Evlerde dahi din eğitiminin önüne geçildi. CHP sadece din eğitimine değil kendi ideolojisi dışındaki her bilgiye engel koydu. Ezanı Türkçe okutma yarışına giren bu CHP değil mi? Bu ülkede DP nasıl bir oy patlaması yaparak seçim kazandı? Ezanı asli yapısına kavuşturmak onun öncelikli hedefi oldu.
CHP Genel Başkanı gittiği her yerde demokrasiden bahsediyor ama kendi kongresinde milletvekili tekme tokat dışarı atılıyor. Ben bu kürsüden CHP’nin geçmişiyle gurur duyduğunu ifade eden genel başkana sordum. ‘Sayın Kılıçdaroğlu, İstiklal Mahkemeleri’yle de gurur duyuyor musun? Dersim katliamıyla da gurur duyuyor musun? Yasakladığınız kitaplarla da gurur duyuyor musun? Bu ülkenin kanaat önderlerini ipe çektiğiniz için gurur duyuyor musun? Asılmasına seyirci kaldığınız başbakan ve bakanlardan dolayı da gurur duyuyor musun? Başörtüsü yasağı katsayı uygulamasından gurur duyuyor musun?’ MHP ile birlikte üniversitelerde başörtülü olarak derslere girmeyi sağlayacak adımı attık. Bunu Anayasa Mahkemesi’ne götüren CHP oldu. Ama hamdolsun şimdi farklı bir süreci yaşıyoruz. Kime rağmen CHP zihniyetine rağmen yaşıyoruz.”
-“TIPIŞ TIPIŞ GELDİLER”-
CHP’nin geçmişi olmadığını belirterek “Zira CHP bugüne gelemeyen, geçmişte yaşayan bir partidir. CHP 1940’tan bugüne gelememiştir” diyen Başbakan Erdoğan, CHP'lilerin daha önce meclise gelmeyecekleri yönünde beyanları olduğunu hatırlatarak, "Sonra ne yaptılar. Tıpış tıpış gelip yemin etmediler mi. Çok güzel, biz de onu istiyorduk zaten. Tükürdüklerini yalamanın verdiği eziklikle, TBMM’yi terörize etmenin gayreti içindeler" dedi.
CHP’nin “her 10 yılda bir müdahaleye alıştığı için” şaşkınlık içinde olduğunu belirten Başbakan Erdoğan şöyle devam etti:
“Bugün bir yerden gelen telefonla adım atan hükümet yok. Karşılarında çetelerin cuntanın bürokratik oligarşinin tehditlerine boyun eğecek bir hükümet yok. İsteseler de istemeseler de alışacaklar. Ne diyor Kılıçdaroğlu; ‘Tanklarıyla toplarıyla gelsinler.’ Bu ülkede tankla topla ancak siz gelirsiniz. Birisi de çıkmış ‘Genel Kurul’da sizinle hesaplaşacağız’ diyor. Muhasebe hesabı değil herhalde bu. Hangi dilden alıyorsanız o dilden.
AK Parti’ye karşı o bildik alışılmış taktiklerini devreye sokuyorlar ne dediler bunlar. ‘Ordu göreve’ dediler, ‘genç subaylar rahatsız’ dediler. Darbe mühendislerini partilerinden aday yaptılar. Yargıyı bürokrasiyi etki altına almaya çalıştılar. Artık yağma yok. Biz bu Meclis’e yeter söz de karar da milletin dedik. Kimse kusura bakmasın millet iradesini kimseye çiğnetmeyiz.”
HAYIRLI OLSUN
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Oda Tv davasında yargılanan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tahliye edilmelerini, “Hayırlı olsun diyoruz. Tutuksuz olarak zaten yargılanmaya devam edecekler” sözleriyle değerlendirdi.
TBMM’de partisinin grup toplantısının çıkışında gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başbakan Erdoğan, Oda Tv davasında yargılanan gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tahliye edilmeleri ile ilgili olarak, “Bülent Bey, Sayın Arınç dün güzel bir değerlendirme yaptı zaten. Hayırlı olsun diyoruz. Tutuksuz olarak zaten yargılanmaya devam edecekler” dedi.
Başbakan Erdoğan, Sivas Davası'nın zaman aşımı nedeniyle düşmesi ile ilgili bir başka soruya ise, “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Zaten yıllar yılı içerde olan vatandaş veya şu anda kaçak olanlar içlerinde bilemiyorum tabii onlar da var” yanıtını verdi.
--------------------------------------------------
adamın halen bi beklentisi varmış meğer...
"Biz görevi Atatürk'ten devraldık" diyen Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Merkez Yönetim Kurulu üyesi Erdem Özdemir, üniversiteden atıldı.
Atatürk'ten görevi devralmışmış.Doğru söylemiş rektör sen kimsin de Atatürk'ten görev devralıyorsun.Kıçı sıkışan Atatürk'ün arkasına saklanıyor.Türkiye Gençlik Birliği denilen dernek İşçi Partisinin yan kuruluşu.İşçi Partisinin lideri de PKK nın önde gideni.
Not :Bu arada Oluşumun adı da Türkiye Gençlik Birliği değil, TÜM gençlik birliğidir.Bakınız İTÜ sözlük.
tüm gençlik birliği derneği
kendini türkiye gençlik birliği adıyla satmaya çalışan işçi partili sefil oluşumun gerçek adıdır. insanları sanki kamu yararına kurumsal dev bir dernekmiş gibi kandırabilmek amacıyla normalde ancak içişleri bakanlığı izniyle kullanılabilen "türkiye" kelimesini kullanmaktadırlar ve gerçekte "tüm" kelimesinden gelen "t"lerinin yardımıyla internet adreslerinde de logolarında da sanki "türkiye" kelimesinin "t"'sini kullanıyormuş izlenimi vermektedirler.
Atatürk'ten görevi devralmışmış.Doğru söylemiş rektör sen kimsin de Atatürk'ten görev devralıyorsun.Kıçı sıkışan Atatürk'ün arkasına saklanıyor.Türkiye Gençlik Birliği denilen dernek İşçi Partisinin yan kuruluşu.İşçi Partisinin lideri de PKK nın önde gideni.
Not :Bu arada Oluşumun adı da Türkiye Gençlik Birliği değil, TÜM gençlik birliğidir.Bakınız İTÜ sözlük.
tüm gençlik birliği derneği
kendini türkiye gençlik birliği adıyla satmaya çalışan işçi partili sefil oluşumun gerçek adıdır. insanları sanki kamu yararına kurumsal dev bir dernekmiş gibi kandırabilmek amacıyla normalde ancak içişleri bakanlığı izniyle kullanılabilen "türkiye" kelimesini kullanmaktadırlar ve gerçekte "tüm" kelimesinden gelen "t"lerinin yardımıyla internet adreslerinde de logolarında da sanki "türkiye" kelimesinin "t"'sini kullanıyormuş izlenimi vermektedirler.
pkk şu kürt açılımı sonrası dağdaki kadrosunu davul zurna ile ülkeye getiren örgüttü değil mi...
(edited)
(edited)
Ankara 'meydan savaşı'
Sivas davasında zamanaşımını protesto eden gruba polis müdahalesi oldu.
Güncelleme:13 Mart 2012 14:13
Sivas katliamı davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesinin ardından adliye önünde olaylar çıktı. Polis ekipleri, karara tepki gösteren gruba biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti. Olaylarda çok sayıda kişi yaralandı.
Kararın ardından Ankara'da olaylar çıktı
Sivas davası zaman aşımına takıldı
Davada 12 Eylül vurgusu
19 yıldır devam eden Sivas katliamı davasında bu sabah karar çıktı. Mahkeme, 5'i hayatta olan 7 sanık hakkında zamanaşımı kararı vererek davayı düşürdü.
Ankara Adliyesi önünde bekleyen grup, karara tepki gösterdi. Polis ekipleri, yürüyüş yapmak isteyen protesotocu gruba müdahalede bulundu. Gruptakiler de polis ekiplerine taş ve sopalarla karşılık verdi.
Biber gazı ve tazyikli suyla yapılan müdahalede, aralarında Milliyet gazetesi foto muhabiri Serdar Özsoy'un da bulunduğu çok sayıda kişi yaralandı. Başından yaralanan Özsoy, hastaneye kaldırıldı.
Bu arada polis, grubun Kızılay'a doğru yürümesini engellemek için barikat kurdu.
Ankara sokaklarında gerginlik halen devam ediyor.
----------------------------------------------------------
bu yürüyüşlere katılanları da örgütten atarlar içeri... mitçilere iki günde kanun çıkaranlar şu davanın insanlık suçu sayılması ve zaman aşımına uğramamasını sağlayamadılar. işleri güçleri cumhuriyetten ve hilafeti kaldıranlardan intikam almak.
Sivas davasında zamanaşımını protesto eden gruba polis müdahalesi oldu.
Güncelleme:13 Mart 2012 14:13
Sivas katliamı davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesinin ardından adliye önünde olaylar çıktı. Polis ekipleri, karara tepki gösteren gruba biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti. Olaylarda çok sayıda kişi yaralandı.
Kararın ardından Ankara'da olaylar çıktı
Sivas davası zaman aşımına takıldı
Davada 12 Eylül vurgusu
19 yıldır devam eden Sivas katliamı davasında bu sabah karar çıktı. Mahkeme, 5'i hayatta olan 7 sanık hakkında zamanaşımı kararı vererek davayı düşürdü.
Ankara Adliyesi önünde bekleyen grup, karara tepki gösterdi. Polis ekipleri, yürüyüş yapmak isteyen protesotocu gruba müdahalede bulundu. Gruptakiler de polis ekiplerine taş ve sopalarla karşılık verdi.
Biber gazı ve tazyikli suyla yapılan müdahalede, aralarında Milliyet gazetesi foto muhabiri Serdar Özsoy'un da bulunduğu çok sayıda kişi yaralandı. Başından yaralanan Özsoy, hastaneye kaldırıldı.
Bu arada polis, grubun Kızılay'a doğru yürümesini engellemek için barikat kurdu.
Ankara sokaklarında gerginlik halen devam ediyor.
----------------------------------------------------------
bu yürüyüşlere katılanları da örgütten atarlar içeri... mitçilere iki günde kanun çıkaranlar şu davanın insanlık suçu sayılması ve zaman aşımına uğramamasını sağlayamadılar. işleri güçleri cumhuriyetten ve hilafeti kaldıranlardan intikam almak.
Bakan Bey buyurmuş ki;
"Eğitimde bir başarı görürsek; öğretmen maaşlarını arttırırız"
El insaf; bu meclis hangi başarıyı gösterdi ki; vekil maaşlarını arttırıyorsunuz..!
pkk şu kürt açılımı sonrası dağdaki kadrosunu davul zurna ile ülkeye getiren örgüttü değil mi...
Hayırlı olsun o zaman...
Hayırlı olsun o zaman...
yani şunummu anlamam gerekiyor. bu gencin üyesi olduğu herneyse pkk nin bi uzantısı.. demek ki pkk bile siyasetinde Atatürkçü tavir almaya başlamış.
RTE yi görünce Atatürk e kurban olaydık biz demeye başlamış olmalılar o zaman.
RTE yi görünce Atatürk e kurban olaydık biz demeye başlamış olmalılar o zaman.
yani şunummu anlamam gerekiyor. bu gencin üyesi olduğu herneyse pkk nin bi uzantısı.. demek ki pkk bile siyasetinde Atatürkçü tavir almaya başlamış.
Sen neyi istiyorsan onu anla hocam,benim ne haddime şunu anla demek :)
Sen neyi istiyorsan onu anla hocam,benim ne haddime şunu anla demek :)
nedim ve ahmet olayı üçüncü perdedir. Mit olayı 1, ardından zaman gazetesinin matbaasından akpye saldıran cemaat. Umarım bu ayrışma derinleşir ve bu çatışmadan her ne kadar sevmesem de hükümetin üstün ayrılmasından yanayım içindeki cemaatçilerin temizlenmesiyle.. :)
ikinci yorumum (rahmetli) dedem yaşındaki gazetecilerin hiçbir şey olamıyorsan öğretmen ol mantığı ne zaman değişecek ve en iyi öğrenciler ne zaman öğretmenliği tercih edecek sorularına baknın cevabı haklısınız, doğru söylüyorsunuz, biz de öyle istiyoruz vs. diyor. 1- Ben Öss'de 330. oldum, lise kpss de 91.5 lisans kpss'de 86.5 aldım da ne oldu.. 2- en iyiler neden öğretmen olmak istesin? 300 bin yığılmış aday var en iyiler yazsa öğretmenliği en iyilerle yarışır 2006'da Türkçe 2500-3000 kişi öğretmen alırdı 68lere düşerdi puan biz de en iyiler olarak yazdık üniversite eğitiminden sonra gelecek kaygısı çekmeyelim diye girdik yapmak istediğimiz bölüme en iyilerle birlikte en iyileri birbirine soktunuz eşit ağırlıktan gelenlerin de katkısıyla oldu taban puanlar 87-88. :p bir taraftan en kötüler kapışıyor 20-30 puanla nereye atansak diye. En iyi derken hangi anlamda en iyi o da tartışılır ülkede sınavlar sadece çoktan seçmeli.. ne bir kişilik testi var ne de uygulama, analiz düzeyinde sınav.. her neyse:) 3- bunca sıkıntıya rağmen maaşı iyi olmalı ki tercih edilmeli öğretmenlik, oraya bakınca yine sıkıntı.. neyse ya.. :p
ikinci yorumum (rahmetli) dedem yaşındaki gazetecilerin hiçbir şey olamıyorsan öğretmen ol mantığı ne zaman değişecek ve en iyi öğrenciler ne zaman öğretmenliği tercih edecek sorularına baknın cevabı haklısınız, doğru söylüyorsunuz, biz de öyle istiyoruz vs. diyor. 1- Ben Öss'de 330. oldum, lise kpss de 91.5 lisans kpss'de 86.5 aldım da ne oldu.. 2- en iyiler neden öğretmen olmak istesin? 300 bin yığılmış aday var en iyiler yazsa öğretmenliği en iyilerle yarışır 2006'da Türkçe 2500-3000 kişi öğretmen alırdı 68lere düşerdi puan biz de en iyiler olarak yazdık üniversite eğitiminden sonra gelecek kaygısı çekmeyelim diye girdik yapmak istediğimiz bölüme en iyilerle birlikte en iyileri birbirine soktunuz eşit ağırlıktan gelenlerin de katkısıyla oldu taban puanlar 87-88. :p bir taraftan en kötüler kapışıyor 20-30 puanla nereye atansak diye. En iyi derken hangi anlamda en iyi o da tartışılır ülkede sınavlar sadece çoktan seçmeli.. ne bir kişilik testi var ne de uygulama, analiz düzeyinde sınav.. her neyse:) 3- bunca sıkıntıya rağmen maaşı iyi olmalı ki tercih edilmeli öğretmenlik, oraya bakınca yine sıkıntı.. neyse ya.. :p
CHP'den itiraf!
Türkiye 9 yıldır kesintisiz büyüyor
Cumhuriyet Halk Partisi'nin temelsiz saldırgan muhalefeti, ekonomideki olumlu rakamların gerçeğine tosladı. CHP'nin ekonomi raporunda son yıllarda ekonomide görülen büyüme ve istihdamdaki artış anlatıldı.
İŞSİZLİK GERİLİYOR
CHP genel merkezi tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm 2012 Mart” raporunda, ağırlıklı olarak istihdam ve ekonomik büyüme ele alındı. “İşsizliğin ilk defa 2011'de kriz dönemi öncesinin (2007) altına düştüğü anlaşılıyor” denilen raporda, işsizliğin gerilemesine neden olan istihdam gelişmelerine yakından bakılması gerektiği vurgulandı. Raporda, “2007 - 2011 döneminde istihdam 3 milyon 371 bin kişi artmıştır. Bu dönemde oluşturulan istihdamda aslan payını özellikle iki sektörün aldığı görülüyor. Bunlar yüzde 37,9 (1milyon 276bin kişi) ile tarım ve yüzde 37,4 (1 milyon 260 bin kişi) ile hizmetler sektörüdür. Yani krizden çıkışta oluşturulan her 100 istihdamın 75'i bu iki sektörden gelirken; 13'ü inşaat sektöründen, 12'si de sanayiden geliyor” denildi.
Türkiye'nin, iç talebe yaslanarak krizden çıkarken; başta hizmet ve inşaatın büyümeye en fazla katkıyı yaptığı anlatılan CHP raporunda, “Türkiye son dokuz yıldır böyle bir büyüme bileşimi ile birlikte yaşıyor. Kayıtdışı istihdam da büyümede yerini alıyor. 2009 – 2011 dönemindeki toplam 2 milyon 834 bin kişilik istihdamın 811 bin kişilik kısmı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmadan oluşturulmuştur. Sonuçta başta hizmet ve inşaat sektörleri olmak üzere bu süreçte Türkiye büyümüştür” ifadesi kullanıldı.
ŞAŞKIN CHP: “HER NASILSA CİDDİ BİR İSTİHDAM OLUŞTU”
Raporun son bölümünde ise bu sürecin olumsuz sonuçları olması gerektiği iddia edilirken, olumlu rakamlar karşısındaki şaşkınlık ise “Bu süreç her nasılsa ciddi bir istihdam oluşturmuş görünmektedir. Yine, bir diğer ilginç husus, tarım istihdamında görülen büyük artıştır” denildi.
Türkiye 9 yıldır kesintisiz büyüyor
Cumhuriyet Halk Partisi'nin temelsiz saldırgan muhalefeti, ekonomideki olumlu rakamların gerçeğine tosladı. CHP'nin ekonomi raporunda son yıllarda ekonomide görülen büyüme ve istihdamdaki artış anlatıldı.
İŞSİZLİK GERİLİYOR
CHP genel merkezi tarafından hazırlanan “Ekonomik Görünüm 2012 Mart” raporunda, ağırlıklı olarak istihdam ve ekonomik büyüme ele alındı. “İşsizliğin ilk defa 2011'de kriz dönemi öncesinin (2007) altına düştüğü anlaşılıyor” denilen raporda, işsizliğin gerilemesine neden olan istihdam gelişmelerine yakından bakılması gerektiği vurgulandı. Raporda, “2007 - 2011 döneminde istihdam 3 milyon 371 bin kişi artmıştır. Bu dönemde oluşturulan istihdamda aslan payını özellikle iki sektörün aldığı görülüyor. Bunlar yüzde 37,9 (1milyon 276bin kişi) ile tarım ve yüzde 37,4 (1 milyon 260 bin kişi) ile hizmetler sektörüdür. Yani krizden çıkışta oluşturulan her 100 istihdamın 75'i bu iki sektörden gelirken; 13'ü inşaat sektöründen, 12'si de sanayiden geliyor” denildi.
Türkiye'nin, iç talebe yaslanarak krizden çıkarken; başta hizmet ve inşaatın büyümeye en fazla katkıyı yaptığı anlatılan CHP raporunda, “Türkiye son dokuz yıldır böyle bir büyüme bileşimi ile birlikte yaşıyor. Kayıtdışı istihdam da büyümede yerini alıyor. 2009 – 2011 dönemindeki toplam 2 milyon 834 bin kişilik istihdamın 811 bin kişilik kısmı herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmadan oluşturulmuştur. Sonuçta başta hizmet ve inşaat sektörleri olmak üzere bu süreçte Türkiye büyümüştür” ifadesi kullanıldı.
ŞAŞKIN CHP: “HER NASILSA CİDDİ BİR İSTİHDAM OLUŞTU”
Raporun son bölümünde ise bu sürecin olumsuz sonuçları olması gerektiği iddia edilirken, olumlu rakamlar karşısındaki şaşkınlık ise “Bu süreç her nasılsa ciddi bir istihdam oluşturmuş görünmektedir. Yine, bir diğer ilginç husus, tarım istihdamında görülen büyük artıştır” denildi.
Hamzaçebi:(Hele Bi Sor:)) Attım ama niye attım..!
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, komisyon başkanı Nabi Avcı'ya attığı cismi böyle savundu.
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Nabi Avcı'ya, pazar günkü görüşmelerde ''farkındalığını ifade etmek için önüne İçtüzük, selobant aparatı attığını, kimseye, bir yerine birşey gelsin diye aparat fırlatmadığını'' söyledi.
AK Parti, Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamadığı için grup önerisini, TBMM Genel Kuruluna getirdi.
Kabul edilen öneriye göre, bazı uluslarası anlaşmaların onaylanmasını uygun bulan kanun tasarıları, gündemin ön sıralarına alındı.
Genel Kurulda, 20 Mart, 27 Mart, 3 Nisan, 10 Nisan salı günleri sözlü sorular görüşülecek; bu günlerde 15.00-20.00 saatleri arasında çalışılacak. Genel Kurul, sözlü soruların görüşülmeyeceği 21 Mart, 28 Mart, 4 Nisan, 11 Nisan çarşamba günleri ile perşembe günlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında mesai yapacak.
-''Üzme niyetinde bir hareket yapmadım''-
AK Parti Grup önerisi aleyhinde söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili 11 maddelik kanun tasarısının görüşmelerinin 9 gün, 93 saat sürdüğünü, komisyon üyesi olmayan 113 milletvekilinin katıldığını anımsattı. Hamzaçebi, görüştükleri teklifin ise 26 madde olduğunu, milletvekillerinin 91 saat konuştuğunu ifade ederek, ''Nereden nereye geldiğinizi söylüyorum. Dünün mazlumu, bugünün zalimisiniz'' dedi.
Hamzaçebi, geçen pazar günü TBMM Milli Eğitim Komisyonunun, AK Parti milletvekillerince işgal edildiğini, bir AK Parti Grup Başkanvekilinin, kravatsız gelerek, harekatı yönettiğini savundu.
CHP milletvekillerinin konuşturulmadığını, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin 6 kez söz talebinde bulunmasına rağmen söz verilmediğini kaydeden Hamzaçebi, milletvekilinin yasama görevinin engellendiğini ifade etti. Hamzaçebi, Meclis Başkanı'nın, bu teklifi iade etmesi gerektiğini, hukuk adamı, Meclisin Başkanı ise başka seçeneğinin olmadığını söyledi.
Hamzaçebi, pazar günkü toplantıda, ''Sayın Başkan'' diyerek seslendiğini, ancak önünde etten bir duvar olduğunu belirterek, Başkanın koruması diye düşündüğü, ancak milletvekili olduğunu söylediği bir kişinin kendisini itelediğini savundu. Hamzaçebi, ''Komisyon sözcüsü de orada, harekatı yöneten grup başkanvekili de. 'Sayın Başkan' diye sesleniyorum, ona yakışan bir grup başkanvekili oraya gelmiş, komisyon başkanıyla görüşmesini sağlamak. Komisyon sözcüsü beni görüyor, umurunda değil, çünkü talimat almışlar. O koruma duvarını aşamadım, Başkan'a farkındalığımı ifade etmek için önüne İçtüzük attım. Selobant aparatını da İçtüzük gibi Sayın Başkan'ın önüne attım'' diye konuştu.
Fırlatma hareketini gösteren Hamzaçebi, ''Fırlatma budur. Ben öyle birşeyi kesinlikle yapmadım. Kimseye, bir yerine bir şey gelsin diye aparat fırlatmadım. Komisyon Başkanı'nı, üzme niyetinde bir hareket yapmadım. Pazar gününe kadar demokratik tavrı, pazar günü sona eren bir Komisyon Başkanı var. Sınanmamış demokratlıklardır bunlar. Ya demokrasi ya makam aracı arasındaki tercihini, makam otomobilden yana yapan bir komisyon başkanı gördük'' görüşünü savundu.
-''Yüz nakli mi yapıldı''-
AK Parti Grup önerisi lehinde konuşan AK Parti Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, Hamzaçebi'yi Mecliste takdir ettiğini, bilgisine itibar gösterdiğini dile getirerek, ''O gün de bu 'Akif Hamzaçebi mi' dedim, yüz nakli mi yapıldı diye bir şeyle karşılaştım. Bana CHP Grubu'nda kim deseler en sona Hamzaçebi'yi yazarım. Onun için çok dikkatimi çekti'' dedi.
Işık, dünün mazlumları olduklarını, bugün de mazlumların haklarını koruyan iktidar partisi olduklarını ifade ederek, ''Kesintisiz kelimesini madde metninden çıkarmakla, katsayı adaletsizliğini ortadan kaldırmakla mazlumlara hizmet ettiğimizi düşünüyoruz'' diye konuştu.
Görüşmelerin ardından AK Parti Grup önerisi kabul edildi. MHP'nin ilköğretim çağındaki çocukların dengeli beslenmeleriyle ilgili araştırma önergesinin bugün görüşülmesi önerisi ise reddedildi.
TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, çalışma süresinin sona ermesi nedeniyle birleşimi, yarın saat 13.00'de toplanmak üzere kapattı.
AA
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, komisyon başkanı Nabi Avcı'ya attığı cismi böyle savundu.
CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Nabi Avcı'ya, pazar günkü görüşmelerde ''farkındalığını ifade etmek için önüne İçtüzük, selobant aparatı attığını, kimseye, bir yerine birşey gelsin diye aparat fırlatmadığını'' söyledi.
AK Parti, Danışma Kurulunda oybirliği sağlanamadığı için grup önerisini, TBMM Genel Kuruluna getirdi.
Kabul edilen öneriye göre, bazı uluslarası anlaşmaların onaylanmasını uygun bulan kanun tasarıları, gündemin ön sıralarına alındı.
Genel Kurulda, 20 Mart, 27 Mart, 3 Nisan, 10 Nisan salı günleri sözlü sorular görüşülecek; bu günlerde 15.00-20.00 saatleri arasında çalışılacak. Genel Kurul, sözlü soruların görüşülmeyeceği 21 Mart, 28 Mart, 4 Nisan, 11 Nisan çarşamba günleri ile perşembe günlerinde 14.00-20.00 saatleri arasında mesai yapacak.
-''Üzme niyetinde bir hareket yapmadım''-
AK Parti Grup önerisi aleyhinde söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili 11 maddelik kanun tasarısının görüşmelerinin 9 gün, 93 saat sürdüğünü, komisyon üyesi olmayan 113 milletvekilinin katıldığını anımsattı. Hamzaçebi, görüştükleri teklifin ise 26 madde olduğunu, milletvekillerinin 91 saat konuştuğunu ifade ederek, ''Nereden nereye geldiğinizi söylüyorum. Dünün mazlumu, bugünün zalimisiniz'' dedi.
Hamzaçebi, geçen pazar günü TBMM Milli Eğitim Komisyonunun, AK Parti milletvekillerince işgal edildiğini, bir AK Parti Grup Başkanvekilinin, kravatsız gelerek, harekatı yönettiğini savundu.
CHP milletvekillerinin konuşturulmadığını, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce'nin 6 kez söz talebinde bulunmasına rağmen söz verilmediğini kaydeden Hamzaçebi, milletvekilinin yasama görevinin engellendiğini ifade etti. Hamzaçebi, Meclis Başkanı'nın, bu teklifi iade etmesi gerektiğini, hukuk adamı, Meclisin Başkanı ise başka seçeneğinin olmadığını söyledi.
Hamzaçebi, pazar günkü toplantıda, ''Sayın Başkan'' diyerek seslendiğini, ancak önünde etten bir duvar olduğunu belirterek, Başkanın koruması diye düşündüğü, ancak milletvekili olduğunu söylediği bir kişinin kendisini itelediğini savundu. Hamzaçebi, ''Komisyon sözcüsü de orada, harekatı yöneten grup başkanvekili de. 'Sayın Başkan' diye sesleniyorum, ona yakışan bir grup başkanvekili oraya gelmiş, komisyon başkanıyla görüşmesini sağlamak. Komisyon sözcüsü beni görüyor, umurunda değil, çünkü talimat almışlar. O koruma duvarını aşamadım, Başkan'a farkındalığımı ifade etmek için önüne İçtüzük attım. Selobant aparatını da İçtüzük gibi Sayın Başkan'ın önüne attım'' diye konuştu.
Fırlatma hareketini gösteren Hamzaçebi, ''Fırlatma budur. Ben öyle birşeyi kesinlikle yapmadım. Kimseye, bir yerine bir şey gelsin diye aparat fırlatmadım. Komisyon Başkanı'nı, üzme niyetinde bir hareket yapmadım. Pazar gününe kadar demokratik tavrı, pazar günü sona eren bir Komisyon Başkanı var. Sınanmamış demokratlıklardır bunlar. Ya demokrasi ya makam aracı arasındaki tercihini, makam otomobilden yana yapan bir komisyon başkanı gördük'' görüşünü savundu.
-''Yüz nakli mi yapıldı''-
AK Parti Grup önerisi lehinde konuşan AK Parti Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, Hamzaçebi'yi Mecliste takdir ettiğini, bilgisine itibar gösterdiğini dile getirerek, ''O gün de bu 'Akif Hamzaçebi mi' dedim, yüz nakli mi yapıldı diye bir şeyle karşılaştım. Bana CHP Grubu'nda kim deseler en sona Hamzaçebi'yi yazarım. Onun için çok dikkatimi çekti'' dedi.
Işık, dünün mazlumları olduklarını, bugün de mazlumların haklarını koruyan iktidar partisi olduklarını ifade ederek, ''Kesintisiz kelimesini madde metninden çıkarmakla, katsayı adaletsizliğini ortadan kaldırmakla mazlumlara hizmet ettiğimizi düşünüyoruz'' diye konuştu.
Görüşmelerin ardından AK Parti Grup önerisi kabul edildi. MHP'nin ilköğretim çağındaki çocukların dengeli beslenmeleriyle ilgili araştırma önergesinin bugün görüşülmesi önerisi ise reddedildi.
TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, çalışma süresinin sona ermesi nedeniyle birleşimi, yarın saat 13.00'de toplanmak üzere kapattı.
AA
Aleviler neden Sivas'ı 'yaptıranları' görmek istemez?
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, "Sivas katliamını yapanların zihniyeti bugün iktidarda" diyor. Sivas katliamında bir değil, iki zihniyet var aslında.
Bunlardan biri... Nüfusun çoğunluğunu oluşturan, Sünni insanların zihniyeti. Türkiye'nin Sünnileri, Alevilere karşı ağır önyargılarla yetişiyor. Sosyolojik bir gerçek bu... Tarihsel kökenleri var.
Diğer zihniyet ise sosyolojik olmaktan önce politik... Vesayetçi zihniyetin aktörleri, yani bürokratik elit dediğimiz kesim... "Seçimle işbaşına gelen siyasetçiler vitrinde dursun ama kritik kararları ben vereyim" diyor.
Bunu yapabilmek... Seçilmişlere baskın çıkarak, son sözü söyleyebilmek için de, sosyolojik fay hatlarını, örneğin Sünni-Alevi gerginliğini kışkırtıyor.
Son yıllarda, özellikle seçimler yaklaşırken, Türk-Kürt fayını kullanmaya çalıştığını gördük: Mesela İnegöl'de olanlar...
***
Peki halk hangi araçlarla kışkırtılır? Eğer Sünni kesimi, Alevilere saldırtmak istiyorlarsa, "Aleviler cami yaktı", filan gibi söylentileri devreye sokuyorlar.
Hedef Kürtlerse, bu kez de "Kürtler, Türk bayrağını yaktı" diyorlar. Bugünlerde, "Kürt işçiler PKK bayrağı astı" diye kışkırtıyorlar.
Yeter mi? Yetmez. Sünni halka kötü şeyler yaptırabilmek için başka araçlar gerekir. O zaman kim devreye giriyor? JİTEM ve Özel Kuvvetler...
Toplanan halk dağılmaya başladığında, slogan ve taş atarak olayları körüklemeyi biliyor bu ekipler. Biliyorlar çünkü bunun eğitimini alıyorlar.
***
Özetle iki zihniyet var orada: Yapanlar ve Yaptıranlar... Yapanlar... Yani eğitim seviyesi düşük, Sünni kesimden insanlar AK Parti'ye oy veriyor çoğunlukla.
Yaptıranların ise dinle imanla bir alakaları yok. Onların bütün derdi, perde arkasından ülkeyi yönetmek. Ve o kesimin siyasetteki temsilcisi CHP...
Hep görüyoruz: JİTEM'leri, Özel Kuvvetler'i kullanan bürokratik elitin has evlatları... Emekli olduktan sonra çoğunlukla CHP'yi tercih ediyor.
Özetle: Yapanların zihniyeti iktidarda ise, yaptıranların zihniyeti de ana muhalefette...
***
Peki, bu olaylarda Sünni kesimdeki "Alevi alerjisi" kullanılıyor da... Alevilerdeki, "Sünni alerjisi" kullanılmıyor mu sanıyorsunuz?
Bu işi yaptıranlar, katliam sırasında Sünnileri, katliamdan sonra da Alevileri kullanıyor.
Basit bir soru: Alevi kanaat önderlerinin, Sivas katliamını, "yaptıranlardan hesap soracağız" dediğini kaç kere duydunuz?
Eski Bakanlardan Ziya Halis gibi büyük oyunu gören ve reddeden, üçbeş aklı başında insan var. Sadece onlar dile getiriyor bunu...
Diğer Alevi kanaat önderleri, bıkmadan usanmadan, katliamı yapanlardan söz eder.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Neymiş bu Ergenekon, gidip üye olayım" diyordu ya... Halbuki Ergenekon, Sivas katliamını yaptıranların diğer adı.
Ne var ki Alevi önderler, "yaptıranlar", "derin devlet", "vesayet rejimi", "özel kuvvetler", "Ergenekon" gibi perde arkasındaki güçleri işaret eden tabirleri asla duymak istemez. "
Sivas'ta kitleler kışkırtıldı" denildiği anda, klişeleri hazırdır: "Kışkırmasalardı efendim..."
Emre Aköz - Sabah
2012-03-16
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, "Sivas katliamını yapanların zihniyeti bugün iktidarda" diyor. Sivas katliamında bir değil, iki zihniyet var aslında.
Bunlardan biri... Nüfusun çoğunluğunu oluşturan, Sünni insanların zihniyeti. Türkiye'nin Sünnileri, Alevilere karşı ağır önyargılarla yetişiyor. Sosyolojik bir gerçek bu... Tarihsel kökenleri var.
Diğer zihniyet ise sosyolojik olmaktan önce politik... Vesayetçi zihniyetin aktörleri, yani bürokratik elit dediğimiz kesim... "Seçimle işbaşına gelen siyasetçiler vitrinde dursun ama kritik kararları ben vereyim" diyor.
Bunu yapabilmek... Seçilmişlere baskın çıkarak, son sözü söyleyebilmek için de, sosyolojik fay hatlarını, örneğin Sünni-Alevi gerginliğini kışkırtıyor.
Son yıllarda, özellikle seçimler yaklaşırken, Türk-Kürt fayını kullanmaya çalıştığını gördük: Mesela İnegöl'de olanlar...
***
Peki halk hangi araçlarla kışkırtılır? Eğer Sünni kesimi, Alevilere saldırtmak istiyorlarsa, "Aleviler cami yaktı", filan gibi söylentileri devreye sokuyorlar.
Hedef Kürtlerse, bu kez de "Kürtler, Türk bayrağını yaktı" diyorlar. Bugünlerde, "Kürt işçiler PKK bayrağı astı" diye kışkırtıyorlar.
Yeter mi? Yetmez. Sünni halka kötü şeyler yaptırabilmek için başka araçlar gerekir. O zaman kim devreye giriyor? JİTEM ve Özel Kuvvetler...
Toplanan halk dağılmaya başladığında, slogan ve taş atarak olayları körüklemeyi biliyor bu ekipler. Biliyorlar çünkü bunun eğitimini alıyorlar.
***
Özetle iki zihniyet var orada: Yapanlar ve Yaptıranlar... Yapanlar... Yani eğitim seviyesi düşük, Sünni kesimden insanlar AK Parti'ye oy veriyor çoğunlukla.
Yaptıranların ise dinle imanla bir alakaları yok. Onların bütün derdi, perde arkasından ülkeyi yönetmek. Ve o kesimin siyasetteki temsilcisi CHP...
Hep görüyoruz: JİTEM'leri, Özel Kuvvetler'i kullanan bürokratik elitin has evlatları... Emekli olduktan sonra çoğunlukla CHP'yi tercih ediyor.
Özetle: Yapanların zihniyeti iktidarda ise, yaptıranların zihniyeti de ana muhalefette...
***
Peki, bu olaylarda Sünni kesimdeki "Alevi alerjisi" kullanılıyor da... Alevilerdeki, "Sünni alerjisi" kullanılmıyor mu sanıyorsunuz?
Bu işi yaptıranlar, katliam sırasında Sünnileri, katliamdan sonra da Alevileri kullanıyor.
Basit bir soru: Alevi kanaat önderlerinin, Sivas katliamını, "yaptıranlardan hesap soracağız" dediğini kaç kere duydunuz?
Eski Bakanlardan Ziya Halis gibi büyük oyunu gören ve reddeden, üçbeş aklı başında insan var. Sadece onlar dile getiriyor bunu...
Diğer Alevi kanaat önderleri, bıkmadan usanmadan, katliamı yapanlardan söz eder.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Neymiş bu Ergenekon, gidip üye olayım" diyordu ya... Halbuki Ergenekon, Sivas katliamını yaptıranların diğer adı.
Ne var ki Alevi önderler, "yaptıranlar", "derin devlet", "vesayet rejimi", "özel kuvvetler", "Ergenekon" gibi perde arkasındaki güçleri işaret eden tabirleri asla duymak istemez. "
Sivas'ta kitleler kışkırtıldı" denildiği anda, klişeleri hazırdır: "Kışkırmasalardı efendim..."
Emre Aköz - Sabah
2012-03-16
kısacası kaynak milliyet ve yazının özeti sivas davasının sanıklarının avukatlarının hepsi ileri demokrasiyi savunan akp zihniyetinden neden mi ? hepsi akp den ya milletvekili olmuş ya da belediye başkanı olayda cahil falan aramaya alevi aramaya gerek yok
Sivas Katliamı'nda sanıkları savunan avukatlar şimdi ne yapıyor?
Son günlerde ülkemizdeki yargı kararlarını ibretle izliyoruz.
Yargıyı dizayn edenler, bu günden bir yıl sonrayı dizayn edip, ona göre hareket ediyorlar. Örneğin, MİT mensuplarının sorgulanmasını isteyen savcı anında görevden alınırken, birkaç günde kişiye özel bir yasa çıkartılıp, MİT mensupları kurtarılmaya çalışılıyor.
Yeni çıkartılan kişiye özel yasa ile Başbakan’a yargılamaya evet veya hayır yetkisi veriliyor. Başbakan yargılamaya hayır derse, yapılacak iş Danıştay’a dava açarak, başbakan’ın verdiği kararı iptal ettirme imkânı var.
Görüldüğü gibi Hukuk(!) devleti harika işliyor. Ancak küçük bir ayrıntı daha var, o da Danıştay’da açılacak davaya bakacak olan dairenin hâkim ve savcıları yasa çıkarıldıktan sonra alel acil değiştiriliyor.
Yani Danıştay’a açılacak iptal davası, daha açılmadan iş garantiye alınıyor!
Diğer önemli davaların savcıları ve hâkimlerinin nasıl atandığını, nasıl görev yerlerinin değiştirildiğini, nasıl tenzil-i rütbeye maruz kaldıklarını hep birlikte izliyoruz.
Örneğin Deniz Feneri davasını soruşturan savcıların başına gelenler, Balyoz Davasında sanıkları serbest bırakan hâkimin başına gelenler, Ergenekon davasında sanıkların tahliyesi yönünde oy kullanan mahkeme başkanının başına gelenleri hep birlikte gördük.
Bu nedenle mahkemelerin vereceği kararlarda hukuku aramak bence abesle iştigaldir! İktidarla ilgili bir kararı veren bir hâkim veya soruşturmayı açan savcı başına gelecekleri mutlaka önceden biliyordur. Bilmiyorsa hâkimlik ve savcılık yapmamaları gerekir.
Hukuk sistemimiz üzerindeki bu baskı varken, Sivas davasının zaman aşımına uğraması gayet normal değil mi?
Sivas davasında, sanıkları kimlerin savunduğunu biliyor musunuz?
Sivas davasında sanıkları savunan avukatların bu gün ne yaptığına bir bakmakta fayda var.
Avukatlar ne yapıyor?
Av. Şevket Kazan - Eski RP Milletvekili ve eski Adalet Bakanı;
Av. Celal Mümtaz Akıncı - Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi;
Av. Hayati Yazıcı AKP’nin Devlet Bakanı;
Av. Haydar Kemal Kurt - AKP Isparta Milletvekili;
Av. Zeyid Aslan - AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın eski avukatı;
Av. Hüsnü Tuna - AKP Konya Milletvekili;
Av. Burhanettin Çoban - Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı;
Av. Faik Işık - Başbakan Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı;
Av. İbrahim Hakkı Aşkar - 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili;
Av. M. Ali Bulut - AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi;
Av. Bülent Tüfekçi - AKP Malatya İl Başkanı;
Av. Halil Ürün - RP kayıp trilyon davası sanığı, AKP Afyon Belediye Başkan adayı;
Av. Mevlüt Uysal - AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı;
Av. Nevzat Er - Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı;
Av. Suat Altınsoy - AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı;
Av. Tayfun Karali - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü;
Av. Ferruh Aslan - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü;
Av. İbrahim Kök - AKP Elazığ Milletvekili Aday Adayı;
Av. Ali Aşlık - Eski AKP İzmir İl Başkanı;
Av. Bedrettin İskender - AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı;
Av. Ekrem Bedir - Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi;
Av. Eyüb Karagülle - Eski Saadet Partisi İlçe Başkanı;
Av. Faruk Gökkuş - AKP Kâğıthane Belediye Başkanlığı Aday Adayı;
Av. Hasan Hüseyin Pulan - AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi;
Av. Hurşit Bıyık - AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı;
Av. Reşat Yazak - Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi.
Görüldüğü gibi, Sivas katliamı davasında sanıkların avukatlığını yapan bazı kişilerin, AKP'de ve devlette önemli noktalarda bulunuyorlar. Siz hâkim veya savcı olsanız nasıl bir karar verirdiniz?
İnsanlık suçuişleyen sanıklar hakkında ‘Kamu görevlisi değil’ gerekçesiyle 15 yıllık zaman aşımını uygulayan bir hâkimler topluluğuna ne diyebilirsiniz?
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararından sonra, kimler neler demedi ki! Memlekete hayırlı olsun diyeninden tutun da, mahkeme kararından sonra yapılan gösterilerde kırılan camlara üzülenlere kadar… (Bilmeyenler için camların kırılmasına üzülen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek.)
Netice itibarıyla; bu ülkede "Alevi yakarsanız zamanaşımından; Ermeni öldürürseniz delil yetersizliğinden; Kürt öldürürseniz kahramanlıktan cezasız kurtulursunuz.”
Bu olanlara söyleyecek tek sözcük var. Eğer yandaş değilseniz uygulanan‘İleri Demokrasi’lerde böylesi uygulamalar olur!
(edited)
Sivas Katliamı'nda sanıkları savunan avukatlar şimdi ne yapıyor?
Son günlerde ülkemizdeki yargı kararlarını ibretle izliyoruz.
Yargıyı dizayn edenler, bu günden bir yıl sonrayı dizayn edip, ona göre hareket ediyorlar. Örneğin, MİT mensuplarının sorgulanmasını isteyen savcı anında görevden alınırken, birkaç günde kişiye özel bir yasa çıkartılıp, MİT mensupları kurtarılmaya çalışılıyor.
Yeni çıkartılan kişiye özel yasa ile Başbakan’a yargılamaya evet veya hayır yetkisi veriliyor. Başbakan yargılamaya hayır derse, yapılacak iş Danıştay’a dava açarak, başbakan’ın verdiği kararı iptal ettirme imkânı var.
Görüldüğü gibi Hukuk(!) devleti harika işliyor. Ancak küçük bir ayrıntı daha var, o da Danıştay’da açılacak davaya bakacak olan dairenin hâkim ve savcıları yasa çıkarıldıktan sonra alel acil değiştiriliyor.
Yani Danıştay’a açılacak iptal davası, daha açılmadan iş garantiye alınıyor!
Diğer önemli davaların savcıları ve hâkimlerinin nasıl atandığını, nasıl görev yerlerinin değiştirildiğini, nasıl tenzil-i rütbeye maruz kaldıklarını hep birlikte izliyoruz.
Örneğin Deniz Feneri davasını soruşturan savcıların başına gelenler, Balyoz Davasında sanıkları serbest bırakan hâkimin başına gelenler, Ergenekon davasında sanıkların tahliyesi yönünde oy kullanan mahkeme başkanının başına gelenleri hep birlikte gördük.
Bu nedenle mahkemelerin vereceği kararlarda hukuku aramak bence abesle iştigaldir! İktidarla ilgili bir kararı veren bir hâkim veya soruşturmayı açan savcı başına gelecekleri mutlaka önceden biliyordur. Bilmiyorsa hâkimlik ve savcılık yapmamaları gerekir.
Hukuk sistemimiz üzerindeki bu baskı varken, Sivas davasının zaman aşımına uğraması gayet normal değil mi?
Sivas davasında, sanıkları kimlerin savunduğunu biliyor musunuz?
Sivas davasında sanıkları savunan avukatların bu gün ne yaptığına bir bakmakta fayda var.
Avukatlar ne yapıyor?
Av. Şevket Kazan - Eski RP Milletvekili ve eski Adalet Bakanı;
Av. Celal Mümtaz Akıncı - Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi;
Av. Hayati Yazıcı AKP’nin Devlet Bakanı;
Av. Haydar Kemal Kurt - AKP Isparta Milletvekili;
Av. Zeyid Aslan - AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın eski avukatı;
Av. Hüsnü Tuna - AKP Konya Milletvekili;
Av. Burhanettin Çoban - Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı;
Av. Faik Işık - Başbakan Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı;
Av. İbrahim Hakkı Aşkar - 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili;
Av. M. Ali Bulut - AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi;
Av. Bülent Tüfekçi - AKP Malatya İl Başkanı;
Av. Halil Ürün - RP kayıp trilyon davası sanığı, AKP Afyon Belediye Başkan adayı;
Av. Mevlüt Uysal - AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı;
Av. Nevzat Er - Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı;
Av. Suat Altınsoy - AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı;
Av. Tayfun Karali - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü;
Av. Ferruh Aslan - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü;
Av. İbrahim Kök - AKP Elazığ Milletvekili Aday Adayı;
Av. Ali Aşlık - Eski AKP İzmir İl Başkanı;
Av. Bedrettin İskender - AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı;
Av. Ekrem Bedir - Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi;
Av. Eyüb Karagülle - Eski Saadet Partisi İlçe Başkanı;
Av. Faruk Gökkuş - AKP Kâğıthane Belediye Başkanlığı Aday Adayı;
Av. Hasan Hüseyin Pulan - AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi;
Av. Hurşit Bıyık - AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı;
Av. Reşat Yazak - Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi.
Görüldüğü gibi, Sivas katliamı davasında sanıkların avukatlığını yapan bazı kişilerin, AKP'de ve devlette önemli noktalarda bulunuyorlar. Siz hâkim veya savcı olsanız nasıl bir karar verirdiniz?
İnsanlık suçuişleyen sanıklar hakkında ‘Kamu görevlisi değil’ gerekçesiyle 15 yıllık zaman aşımını uygulayan bir hâkimler topluluğuna ne diyebilirsiniz?
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararından sonra, kimler neler demedi ki! Memlekete hayırlı olsun diyeninden tutun da, mahkeme kararından sonra yapılan gösterilerde kırılan camlara üzülenlere kadar… (Bilmeyenler için camların kırılmasına üzülen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek.)
Netice itibarıyla; bu ülkede "Alevi yakarsanız zamanaşımından; Ermeni öldürürseniz delil yetersizliğinden; Kürt öldürürseniz kahramanlıktan cezasız kurtulursunuz.”
Bu olanlara söyleyecek tek sözcük var. Eğer yandaş değilseniz uygulanan‘İleri Demokrasi’lerde böylesi uygulamalar olur!
(edited)
Zamanaşımından düşen tek dosya Sivas mı?
Muhteremleri dinlediğinizde, sanırsınız ki Türkiye’de ilk defa bir dosya, zamanaşımına uğruyor.
Ne Türkiye’si?
Dünyanın zamanaşımına uğrayan tek dosyası sanırsınız... Hukuk tarihinde, “ikinci örneği yok” zannedersiniz....
Şöyle bir yabancı ülkelerin resmi istatistiklerine baktığınızda.. Bizim Adalet Bakanlığı’nın istitastiklerine baktığınızda. Şöyle bir arşiv haberlerine baktığınızda. Yüzbinlerce dosyanın zamanaşımı sebebi ile ortadan kaldırıldığını görüyorsunuz..
Ama o ne?
Şimdi kıyametler kopartan takım da, onlarca dosyadan, kendi lehlerine zamanaşımı kararını alıp, büyük bir memnuniyetle evlerinin yolunu tutmuşlar..
Somut örnek mi?
Daha bir ay önce zamanaşımı kararı verilen, DevYol davası..
Olur da, bu kadar mı benzerlik olur?
Veya şöyle soralım: “Bu kadar benzer bir dosyadan, bir ay önce zamanaşımı kararını alıp cebinize koyduğunuz, o kararı temyiz etmediğiniz halde.. Şimdi ne diye bir başka dosyada, dünya hukuk tarihinin ilk zamanaşımı kararı ile karşılaşmışsınız gibi isyanları oynuyorsunuz?”
Evet; dün hemen tüm gazetelerin birinci sayfaları, Sivas davasında verilen 33 müebbet hapis cezasını yeterli görmeyenlerin, kustukları kinlerle dolu idi.. Oteldeki olaylarla hiç ilgisi olmayan ve sadece gösteriye katıldıkları iddia edilen 5 kişinin, “niçin ömür boyu hapis cezası almadığı ve dosyasının zamanaşımına uğradığı” sorgulanıyordu haberlerde.. 100’e yakın kişinin aldığı mahkûmiyetler görmezden gelinip; 5 kişinin dosyası düştüğü için, mahkemelere, hükümete, tüm sisteme; olmadık hakaretler savuruyorlardı.
Oysa daha bir ay önce, DevYol davasında verilen zamanaşımı kararı, hiçbir gazetede haber bile olmamıştı.
Aslında, DevYol davasını Sivas davası ile karşılaştırmam bile, Sivas mağdurlarına hakaret sayılır.
Çünkü, Sivas davasındaki şüphelilere, ikinci bir eylemi, ne savcı isnat ediyor, ne de müdahiller!.. Hiç kimse, “Sivas davasında yargılanan şu şahıs, daha önce de, şu tarihte şu eylemin içinde idi” diyemiyor.
Yani; hayatları boyunca, ilk defa karakolluk olmuşlardı, Sivas zanlıları..
İlk defa karakola düştüler ve hayatları karardı.
Oysa DevYol davası sanıkları, onlarca, hatta yüzlerce, kasti eylemin içinde idiler.. Savcılık isnatları bunu gösteriyordu.
Buna rağmen, dosyaları zamanaşımından düştü.
O günlerde, tek kelime duydunuz mu bu ahlâksız medyadan?
Tek kelime ile, “DevYol davası, zamanaşımından düştü. Sanıklar kurtuldular. Yaptıkları yanlarına kâr kaldı” türünden bir haber okudunuz mu? Televizyonlarda, böyle bir yorum dinlediniz mi hiç?
Yoksa, onlar hiç suç işlememişler miydi? Sadece vazodaki süs bitkilerini kopartmışlar, hiçbir canlıya; ne insan, ne hayvan, ne bitki, zarar vermemişler miydi? Masum sivillere, devletin askerine, polisine değil; sadece havaya mı kurşun sıkmışlardı? Bombaları, kimseye bir zarar gelmesin diye, dağ başında mı patlatıyorlardı?
Evet, DevYol’cular bu kadar masumdular da, biz mi yanlış biliyorduk?
Sivas’ta tek silah yoktu..
Oysa DevYol’cuların eylemleri, tüm ülke genelinde organize olmuş örgüt ile işlenmişti.. Devam eden eylemlerdi. Tek bir olayla sınırlı değildi, suçları..
Şu ilde bu fiil. Bu ilde şu fiil... Onlarca eylem..
En tepesinden, figüranına kadar ispatlanmış şematik yapılarının belgeleri.
Hepsi apaçık ortada idi..
Ama zamanaşımına uğradı işte..
Ne Hürriyet yazdı. Ne de Cumhuriyet..
Ne Şenal Sarıhan çıkıp insanlık suçu edebiyatı yaptı, ne de CHP Genel Başkanı çıkıp, “Hükümet sorumludur” dedi..
Hatta şimdilerde televizyon televizyon dolaşan Şenal Hanım, o davada teröristlerin avukatlığını yaptı. Zamanaşımı ne kelime, “Ne bulursanız o sebeble kapatın bu dosyayı.. Ne olmuş, 30 sene önce böyle bir olay olmuş ise. Kapatın canım” dedi.
Ne ölen bir sanığın mezarı açıldı, ne de yurt dışında denilenlere kırmızı bülten çıkarıldı.
İşkembeden atmıyorum. Birçok sanık dava sırasında öldü.. Örneğin Osman Nuri Ramazanoğlu’nun ölüm bilgisi mahkemeye geldiğinde, Şenal Hanım da sanık müdafii olarak izliyordu mahkemeyi. “Düşsün davası, efendim” dedi.
Düşsün..
“Mezarını açalım. Belki de ölmemiştir” demedi.
Rahmetli Cafer Erçakmak için bir DNA testi de yetmemiş gibi, ikincisini yaptırmaya kalkıştığı gibi bir tavır sergilemedi...
“O davada sanık avukatı idi. Onun için” diyeceksiniz..
O zaman piyasada, “İçi yanan bir insan” pozunda dolaşmasın.. “Ben profesyonel avukatım. Kim parayı bastırırsa, onun şarkısını söylerim” desin..
Ki; millet tanısın, kendilerini.
Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit
(edited)
Muhteremleri dinlediğinizde, sanırsınız ki Türkiye’de ilk defa bir dosya, zamanaşımına uğruyor.
Ne Türkiye’si?
Dünyanın zamanaşımına uğrayan tek dosyası sanırsınız... Hukuk tarihinde, “ikinci örneği yok” zannedersiniz....
Şöyle bir yabancı ülkelerin resmi istatistiklerine baktığınızda.. Bizim Adalet Bakanlığı’nın istitastiklerine baktığınızda. Şöyle bir arşiv haberlerine baktığınızda. Yüzbinlerce dosyanın zamanaşımı sebebi ile ortadan kaldırıldığını görüyorsunuz..
Ama o ne?
Şimdi kıyametler kopartan takım da, onlarca dosyadan, kendi lehlerine zamanaşımı kararını alıp, büyük bir memnuniyetle evlerinin yolunu tutmuşlar..
Somut örnek mi?
Daha bir ay önce zamanaşımı kararı verilen, DevYol davası..
Olur da, bu kadar mı benzerlik olur?
Veya şöyle soralım: “Bu kadar benzer bir dosyadan, bir ay önce zamanaşımı kararını alıp cebinize koyduğunuz, o kararı temyiz etmediğiniz halde.. Şimdi ne diye bir başka dosyada, dünya hukuk tarihinin ilk zamanaşımı kararı ile karşılaşmışsınız gibi isyanları oynuyorsunuz?”
Evet; dün hemen tüm gazetelerin birinci sayfaları, Sivas davasında verilen 33 müebbet hapis cezasını yeterli görmeyenlerin, kustukları kinlerle dolu idi.. Oteldeki olaylarla hiç ilgisi olmayan ve sadece gösteriye katıldıkları iddia edilen 5 kişinin, “niçin ömür boyu hapis cezası almadığı ve dosyasının zamanaşımına uğradığı” sorgulanıyordu haberlerde.. 100’e yakın kişinin aldığı mahkûmiyetler görmezden gelinip; 5 kişinin dosyası düştüğü için, mahkemelere, hükümete, tüm sisteme; olmadık hakaretler savuruyorlardı.
Oysa daha bir ay önce, DevYol davasında verilen zamanaşımı kararı, hiçbir gazetede haber bile olmamıştı.
Aslında, DevYol davasını Sivas davası ile karşılaştırmam bile, Sivas mağdurlarına hakaret sayılır.
Çünkü, Sivas davasındaki şüphelilere, ikinci bir eylemi, ne savcı isnat ediyor, ne de müdahiller!.. Hiç kimse, “Sivas davasında yargılanan şu şahıs, daha önce de, şu tarihte şu eylemin içinde idi” diyemiyor.
Yani; hayatları boyunca, ilk defa karakolluk olmuşlardı, Sivas zanlıları..
İlk defa karakola düştüler ve hayatları karardı.
Oysa DevYol davası sanıkları, onlarca, hatta yüzlerce, kasti eylemin içinde idiler.. Savcılık isnatları bunu gösteriyordu.
Buna rağmen, dosyaları zamanaşımından düştü.
O günlerde, tek kelime duydunuz mu bu ahlâksız medyadan?
Tek kelime ile, “DevYol davası, zamanaşımından düştü. Sanıklar kurtuldular. Yaptıkları yanlarına kâr kaldı” türünden bir haber okudunuz mu? Televizyonlarda, böyle bir yorum dinlediniz mi hiç?
Yoksa, onlar hiç suç işlememişler miydi? Sadece vazodaki süs bitkilerini kopartmışlar, hiçbir canlıya; ne insan, ne hayvan, ne bitki, zarar vermemişler miydi? Masum sivillere, devletin askerine, polisine değil; sadece havaya mı kurşun sıkmışlardı? Bombaları, kimseye bir zarar gelmesin diye, dağ başında mı patlatıyorlardı?
Evet, DevYol’cular bu kadar masumdular da, biz mi yanlış biliyorduk?
Sivas’ta tek silah yoktu..
Oysa DevYol’cuların eylemleri, tüm ülke genelinde organize olmuş örgüt ile işlenmişti.. Devam eden eylemlerdi. Tek bir olayla sınırlı değildi, suçları..
Şu ilde bu fiil. Bu ilde şu fiil... Onlarca eylem..
En tepesinden, figüranına kadar ispatlanmış şematik yapılarının belgeleri.
Hepsi apaçık ortada idi..
Ama zamanaşımına uğradı işte..
Ne Hürriyet yazdı. Ne de Cumhuriyet..
Ne Şenal Sarıhan çıkıp insanlık suçu edebiyatı yaptı, ne de CHP Genel Başkanı çıkıp, “Hükümet sorumludur” dedi..
Hatta şimdilerde televizyon televizyon dolaşan Şenal Hanım, o davada teröristlerin avukatlığını yaptı. Zamanaşımı ne kelime, “Ne bulursanız o sebeble kapatın bu dosyayı.. Ne olmuş, 30 sene önce böyle bir olay olmuş ise. Kapatın canım” dedi.
Ne ölen bir sanığın mezarı açıldı, ne de yurt dışında denilenlere kırmızı bülten çıkarıldı.
İşkembeden atmıyorum. Birçok sanık dava sırasında öldü.. Örneğin Osman Nuri Ramazanoğlu’nun ölüm bilgisi mahkemeye geldiğinde, Şenal Hanım da sanık müdafii olarak izliyordu mahkemeyi. “Düşsün davası, efendim” dedi.
Düşsün..
“Mezarını açalım. Belki de ölmemiştir” demedi.
Rahmetli Cafer Erçakmak için bir DNA testi de yetmemiş gibi, ikincisini yaptırmaya kalkıştığı gibi bir tavır sergilemedi...
“O davada sanık avukatı idi. Onun için” diyeceksiniz..
O zaman piyasada, “İçi yanan bir insan” pozunda dolaşmasın.. “Ben profesyonel avukatım. Kim parayı bastırırsa, onun şarkısını söylerim” desin..
Ki; millet tanısın, kendilerini.
Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit
(edited)