Subpage under development, new version coming soon!
Topic closed!!!
Subject: Gündem ile ilgili haberler ve yorumlar
Kişisel bişey yok zaten hocam , bilakis bir kişinin yanlışının bütün camiayı bağlamayacağını ifade etmeye çalışıyorum ben de.
Bu muhabbet çok uzayacak gibi biraz başlığı dinlendirelim...
Ortam Gündem ile ilgili Haber ve yorumlardan çok şahsi dialoglara,şansi görüşlere ilişkin yorumlara döndü.
(edited)
Ortam Gündem ile ilgili Haber ve yorumlardan çok şahsi dialoglara,şansi görüşlere ilişkin yorumlara döndü.
(edited)
28 ŞUBAT'IN BANKA PATRONLARI HÂLÂ ŞAŞIRTIYOR
28 Şubat sürecinde medyayla iş tutarak bankaları soyanların verdiği tahribat, aradan geçen 15 yıla rağmen hâlâ tamir edilemedi.
28 Şubat sürecinde, banka hortumlayarak, milletin sırtına trilyonlarca liralık kambur bırakan soyguncu patronlar, TMSF’ye olan borçlarını ödememek için ellerinden geleni yapıyor. Hortumculardan; 100 milyar dolarlık borçlarına karşılık bugüne dek sadece 26 milyar dolar tahsil edilebilirken, pişkin patronların TMSF aleyhine açtığı 9 bin 830 dava ise ‘yuh artık’ dedirtiyor.
Tarihe “postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat sürecinde medyayla iş tutarak bankaları soyanların verdiği tahribat, aradan geçen 15 yıla rağmen hâlâ tamir edilemedi. 28 Şubat’ın patron ayağının da yargılanması talebi, banka hortumcularının yol açtığı zararı bir kez daha gündeme getirdi.
KÜÇÜĞÜ DE BÜYÜĞÜ DE HÂLÂ BORÇLU
Banka hortumlamalarının gerçek boyutu hesaplanamazken, yaklaşık hesaplamalarla 80 ile 120 milyar dolar arasında bir zarara yol açtığı tahmin ediliyor. Soygunun başlamasının üzerinden 15, ortaya çıkışının üzerinden de 10 yıl geçmiş olmasına rağmen hortumlama faaliyetleri hâlâ Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun en büyük sorunlarından birisini oluşturuyor. TMSF’nin yayınladığı 2011 yılının son çeyrek raporunda, hortumcuların pişkin ve ibretlik halleri bir kez daha gözler önüne serildi. Rapordaki verilere göre, büyük meblağlarla borçlu olanların yanı sıra nispeten küçük miktarlarda borcu olan bankaların eski sahipleri de ödeme yapmakta gönülsüz davranıyorlar. Buna göre; Marmara Bank 16,9 milyon TL tutarındaki borcunun 15,1 milyon TL’sini, TYT Bank 23 milyon TL tutarındaki borcunun 13 milyon TL’sini, Impexbank 40,5 milyon TL tutarındaki borcunun 20,3 milyon TL’sini, Kıbrıs Kredi Bankası ise 384 bin TL tutarındaki borcunun 288 bin TL’sini ödedi.
UZANLAR BATAKÇILIĞIN KRALI
Fonu en fazla meşgul eden ve en büyük tahribata yol açan grup ise Uzanlar oldu. Hakkında 13 bin 17 ayrı dosya bulunan İmar Bankası; 21,2 milyar TL’lik fon, vergi daireleri ve sair devlet kurumlarına olan borçlarına karşılık (borçları sadece mevduat bazında 8 milyar 627 milyon 745 bin 873 lira) bugüne kadar sadece 142 milyon 657 bin 643 TL ödedi. Raporda, “Fonun Eylül 2011 tarihi itibarıyla net alacağı 8.485.088.230 TL’dir” denildi. Raporda TMSF’nin, bugüne kadar İmar Bankası’nda batan paraları için, 26 bin 140 mevduat cüzdanı sahibine 1 milyar TL civarında ödeme yaptığı da kaydedildi. TMSF’nin gerek tüzel kişilikler gerekse banka hakim ortaklarından tahsilat yapma çalışmalarının aralıksız sürdüğü belirtilen raporda, “Fonun 30.09.2011 tarihi itibarıyla çözümleme gelirlerinden sağladığı toplam tahsilat tutarı 19,97 milyar USD’ye ulaşmıştır. 2011 yılının üçüncü üç aylık döneminde finansal gelirler dahil olmak üzere 119 milyon USD tutarında tahsilat gerçekleştirilmiştir. 21 adet hakim ortaklardan elde edilen tahsilat miktarı da 5 milyon 849 bin 19 USD’dir” ifadesi kullanıldı. Fon, batıkların başladığı tarihten bugüne kadar ise Hazine Müsteşarlığı’na uğranılan kamu zararı için Eylül 2011 tarihi itibarıyla 10 milyar 420 milyon dolar ödedi. Devlet, 2007 yılında aldığı bir kararla batakçılar nedeniyle Fon’un Hazine’ye karşı oluşan 93 milyar 292 milyon 116 bin 458 TL (Yaklaşık 51 milyar dolar) tutarındaki anapara, faiz, masraf ve gecikme zammını terkin etmişti.
BÖYLE YÜZSÜZLÜK GÖRÜLMEDİ
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun çeyrek raporunda, onca borçlarına rağmen utanmadan Fon’u mahkemeye veren hortumculara ilişkin bilgiler de yer aldı. Fon’a karşı hakim ortaklarca kredi bazlı 736 dava açıldığı ve devletten 99 milyon 589 bin 530 TL tahsil edilmek istendiği belirtilerek, ayrıca 54 icra davasıyla da yine TMSF’den 15 milyon 209 bin 236 TL tazmin edilmek istendiği kaydedildi. Raporda uluslararası tahkimde 5 ayrı davada 755 milyon 849 bin 791 TL, 9 bin 35 kredi dışı davada da 3 milyar 115 milyon 257 bin 842 TL alacak talebi olduğu da anlatıldı.
28 Şubat sürecinde medyayla iş tutarak bankaları soyanların verdiği tahribat, aradan geçen 15 yıla rağmen hâlâ tamir edilemedi.
28 Şubat sürecinde, banka hortumlayarak, milletin sırtına trilyonlarca liralık kambur bırakan soyguncu patronlar, TMSF’ye olan borçlarını ödememek için ellerinden geleni yapıyor. Hortumculardan; 100 milyar dolarlık borçlarına karşılık bugüne dek sadece 26 milyar dolar tahsil edilebilirken, pişkin patronların TMSF aleyhine açtığı 9 bin 830 dava ise ‘yuh artık’ dedirtiyor.
Tarihe “postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat sürecinde medyayla iş tutarak bankaları soyanların verdiği tahribat, aradan geçen 15 yıla rağmen hâlâ tamir edilemedi. 28 Şubat’ın patron ayağının da yargılanması talebi, banka hortumcularının yol açtığı zararı bir kez daha gündeme getirdi.
KÜÇÜĞÜ DE BÜYÜĞÜ DE HÂLÂ BORÇLU
Banka hortumlamalarının gerçek boyutu hesaplanamazken, yaklaşık hesaplamalarla 80 ile 120 milyar dolar arasında bir zarara yol açtığı tahmin ediliyor. Soygunun başlamasının üzerinden 15, ortaya çıkışının üzerinden de 10 yıl geçmiş olmasına rağmen hortumlama faaliyetleri hâlâ Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun en büyük sorunlarından birisini oluşturuyor. TMSF’nin yayınladığı 2011 yılının son çeyrek raporunda, hortumcuların pişkin ve ibretlik halleri bir kez daha gözler önüne serildi. Rapordaki verilere göre, büyük meblağlarla borçlu olanların yanı sıra nispeten küçük miktarlarda borcu olan bankaların eski sahipleri de ödeme yapmakta gönülsüz davranıyorlar. Buna göre; Marmara Bank 16,9 milyon TL tutarındaki borcunun 15,1 milyon TL’sini, TYT Bank 23 milyon TL tutarındaki borcunun 13 milyon TL’sini, Impexbank 40,5 milyon TL tutarındaki borcunun 20,3 milyon TL’sini, Kıbrıs Kredi Bankası ise 384 bin TL tutarındaki borcunun 288 bin TL’sini ödedi.
UZANLAR BATAKÇILIĞIN KRALI
Fonu en fazla meşgul eden ve en büyük tahribata yol açan grup ise Uzanlar oldu. Hakkında 13 bin 17 ayrı dosya bulunan İmar Bankası; 21,2 milyar TL’lik fon, vergi daireleri ve sair devlet kurumlarına olan borçlarına karşılık (borçları sadece mevduat bazında 8 milyar 627 milyon 745 bin 873 lira) bugüne kadar sadece 142 milyon 657 bin 643 TL ödedi. Raporda, “Fonun Eylül 2011 tarihi itibarıyla net alacağı 8.485.088.230 TL’dir” denildi. Raporda TMSF’nin, bugüne kadar İmar Bankası’nda batan paraları için, 26 bin 140 mevduat cüzdanı sahibine 1 milyar TL civarında ödeme yaptığı da kaydedildi. TMSF’nin gerek tüzel kişilikler gerekse banka hakim ortaklarından tahsilat yapma çalışmalarının aralıksız sürdüğü belirtilen raporda, “Fonun 30.09.2011 tarihi itibarıyla çözümleme gelirlerinden sağladığı toplam tahsilat tutarı 19,97 milyar USD’ye ulaşmıştır. 2011 yılının üçüncü üç aylık döneminde finansal gelirler dahil olmak üzere 119 milyon USD tutarında tahsilat gerçekleştirilmiştir. 21 adet hakim ortaklardan elde edilen tahsilat miktarı da 5 milyon 849 bin 19 USD’dir” ifadesi kullanıldı. Fon, batıkların başladığı tarihten bugüne kadar ise Hazine Müsteşarlığı’na uğranılan kamu zararı için Eylül 2011 tarihi itibarıyla 10 milyar 420 milyon dolar ödedi. Devlet, 2007 yılında aldığı bir kararla batakçılar nedeniyle Fon’un Hazine’ye karşı oluşan 93 milyar 292 milyon 116 bin 458 TL (Yaklaşık 51 milyar dolar) tutarındaki anapara, faiz, masraf ve gecikme zammını terkin etmişti.
BÖYLE YÜZSÜZLÜK GÖRÜLMEDİ
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun çeyrek raporunda, onca borçlarına rağmen utanmadan Fon’u mahkemeye veren hortumculara ilişkin bilgiler de yer aldı. Fon’a karşı hakim ortaklarca kredi bazlı 736 dava açıldığı ve devletten 99 milyon 589 bin 530 TL tahsil edilmek istendiği belirtilerek, ayrıca 54 icra davasıyla da yine TMSF’den 15 milyon 209 bin 236 TL tazmin edilmek istendiği kaydedildi. Raporda uluslararası tahkimde 5 ayrı davada 755 milyon 849 bin 791 TL, 9 bin 35 kredi dışı davada da 3 milyar 115 milyon 257 bin 842 TL alacak talebi olduğu da anlatıldı.
DOĞAN GRUBU'NDAN DYP'Lİ BAKANA ŞANTAJ
Doğan Grubu, Eski DYP'li Bakanı, süperlig maçlarının yayın hakkını kendilerine vermediği için Bahattin Şeker'e şantaj yapıp bakanlıktan ettikleri iddia edildi..
"Medya eliyle hükümet devirmek darbedir" tespitinde bulunan Star Yazarı Ergun Babahan, şu sıralar eski bir bakanı şantajla istifa ettirdikleri iddiasıyla gündeme gelen Doğan Grubuyla ilgili yeni şok bir "şantaj" anısı anlattı.
Spordan sorumlu Eski DYP'li Bakan, Doğan Grubu'na "Süperlig maçlarının yayın hakkını vermediği" için nasıl medya lincine maruz kaldı?
Doğu’ya marş marş!’
Bu ülkede medya iktidar devirmek veya isteğini yaptırmak için şantaj yapar mı?
Bir örnek daha...
Zalim bir manşetti. Hedefi DYP’li bir bakandı. “Doğu’ya Marş marş!” manşetinin ayrıntısı şöyleydi:
‘Asker kaçağı eski Bakan Bahattin Şeker’in görev yeri belli oldu. Şeker, Doğu’da operasyonel bir birliğe gidecek!..
Dövizli askerlikten sahte belgeyle yararlandığı gerekçesiyle askere çağrılacağı bildirilen DYP Milletvekili Bahattin Şeker’i, milletvekilliği düşünce zorlu bir askerlik bekliyor...
Şeker, ‘sakıncalı’ olduğu için, önce Amasya’daki 15. Er Eğitim Tugayı ve Sivas’taki 5. Er Eğitim Tugayı’nda silah altına alınarak, burada sıkı bir eğitime tabi tutulacak.
Şeker’in acemi eğitimden sonra sevki planlanan birlik, Ağrı, Şırnak ya da Hakkari’de bulunan ve PKK ile mücadele veren operasyon birliklerinden biri olacak.”
Sonunda, bu yayınlar amacına ulaştı ve Bahattin Şeker, o günlerde bir haftalığına da olsa askerlik yapmak zorunda kaldı!..
Peki, niye?..
Bu manşetlerin sebebi neydi?..
Bahattin Şeker 20 Kasım 2007’de Vakit Gazetesi muhabiri Cahit İkbal’e nedenini şöyle anlattı:
“... Grubu Türkiye 1. Futbol Ligi’nin (Şimdiki adıyla Süper Lig) maçlarını yayınlamak için bastırıyordu. Ben de Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olarak, karşılayamayacağım taleplerle yüz yüze geliyordum. Yayın hakkı Erol Aksoy’un Cine 5 adlı televizyonundaydı. Şifreli olarak yayınlıyorlardı.
Bunlar, yayın hakkının onların elinden alınıp kendilerine verilmesini istiyordu. Benden evvel yapılmış bir şeydi bu. Kazanılmış hakkı ellerinden almamın imkanı yoktu.
Yapamazdım ki, yetkim yoktu.
Üzerime geldiler... Sonunda bu askerlik işini ortaya attılar!.. Oysa o zamanki mevzuata göre yurtdışında bir yıl çalışan bedelli askerlikten faydalanabiliyordu...
Sonrasında... Taa 8 sene sonra karşıma askerlik meselesi çıktı. Evrakta sahtecilik? Ya, neyim sahte? Pasaportum mu, neyim?.. Hayır, maçları ... Grubu yayınlayabilmiş olsaydı, bizim belgeler sağlam olacaktı!..
Sözün özü; biz bir haftalığına askere alındık yine... Bu bir hafta da seçime denk geldi!.. Seçileceğimiz belliydi, tabii! Seçimler oldu, bitti. Bizi bıraktılar. Mesele de bitmiş oldu!..”
İsimleri sakladım çünkü artık telefonla taciz ediyorlar baksanıza!
Doğan Grubu, Eski DYP'li Bakanı, süperlig maçlarının yayın hakkını kendilerine vermediği için Bahattin Şeker'e şantaj yapıp bakanlıktan ettikleri iddia edildi..
"Medya eliyle hükümet devirmek darbedir" tespitinde bulunan Star Yazarı Ergun Babahan, şu sıralar eski bir bakanı şantajla istifa ettirdikleri iddiasıyla gündeme gelen Doğan Grubuyla ilgili yeni şok bir "şantaj" anısı anlattı.
Spordan sorumlu Eski DYP'li Bakan, Doğan Grubu'na "Süperlig maçlarının yayın hakkını vermediği" için nasıl medya lincine maruz kaldı?
Doğu’ya marş marş!’
Bu ülkede medya iktidar devirmek veya isteğini yaptırmak için şantaj yapar mı?
Bir örnek daha...
Zalim bir manşetti. Hedefi DYP’li bir bakandı. “Doğu’ya Marş marş!” manşetinin ayrıntısı şöyleydi:
‘Asker kaçağı eski Bakan Bahattin Şeker’in görev yeri belli oldu. Şeker, Doğu’da operasyonel bir birliğe gidecek!..
Dövizli askerlikten sahte belgeyle yararlandığı gerekçesiyle askere çağrılacağı bildirilen DYP Milletvekili Bahattin Şeker’i, milletvekilliği düşünce zorlu bir askerlik bekliyor...
Şeker, ‘sakıncalı’ olduğu için, önce Amasya’daki 15. Er Eğitim Tugayı ve Sivas’taki 5. Er Eğitim Tugayı’nda silah altına alınarak, burada sıkı bir eğitime tabi tutulacak.
Şeker’in acemi eğitimden sonra sevki planlanan birlik, Ağrı, Şırnak ya da Hakkari’de bulunan ve PKK ile mücadele veren operasyon birliklerinden biri olacak.”
Sonunda, bu yayınlar amacına ulaştı ve Bahattin Şeker, o günlerde bir haftalığına da olsa askerlik yapmak zorunda kaldı!..
Peki, niye?..
Bu manşetlerin sebebi neydi?..
Bahattin Şeker 20 Kasım 2007’de Vakit Gazetesi muhabiri Cahit İkbal’e nedenini şöyle anlattı:
“... Grubu Türkiye 1. Futbol Ligi’nin (Şimdiki adıyla Süper Lig) maçlarını yayınlamak için bastırıyordu. Ben de Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olarak, karşılayamayacağım taleplerle yüz yüze geliyordum. Yayın hakkı Erol Aksoy’un Cine 5 adlı televizyonundaydı. Şifreli olarak yayınlıyorlardı.
Bunlar, yayın hakkının onların elinden alınıp kendilerine verilmesini istiyordu. Benden evvel yapılmış bir şeydi bu. Kazanılmış hakkı ellerinden almamın imkanı yoktu.
Yapamazdım ki, yetkim yoktu.
Üzerime geldiler... Sonunda bu askerlik işini ortaya attılar!.. Oysa o zamanki mevzuata göre yurtdışında bir yıl çalışan bedelli askerlikten faydalanabiliyordu...
Sonrasında... Taa 8 sene sonra karşıma askerlik meselesi çıktı. Evrakta sahtecilik? Ya, neyim sahte? Pasaportum mu, neyim?.. Hayır, maçları ... Grubu yayınlayabilmiş olsaydı, bizim belgeler sağlam olacaktı!..
Sözün özü; biz bir haftalığına askere alındık yine... Bu bir hafta da seçime denk geldi!.. Seçileceğimiz belliydi, tabii! Seçimler oldu, bitti. Bizi bıraktılar. Mesele de bitmiş oldu!..”
İsimleri sakladım çünkü artık telefonla taciz ediyorlar baksanıza!
uzanı bıtırdıler dogan halen duruyor... neden?? siyasete girmedi diyemi?
Evet mümkündür,siyasete girmediği için olabilir.Belki de Doğan daha akıllıca davranmıştır ,Uzan gibi fütursuzca saldırmamıştır paraya , daha bi kitabına uydurmuştur.Yani bir şekilde yolunu bulmuştur.Kimbilir belki de birilerini satın almıştır.Bi ara yanlış hatırlamıyorsam milyarlarca borç çıkmıştı kendisine,bi şekilde sıyrıldı işte.
Sivas'a: İnsanlık suçu!.. Dersim'e: Olur kardeş sıkma canını!..
Toplum mühendislerinin, medya yönetimindeki solak kafalar eliyle yürüttükleri taktik şu..
Bakıyorlar; bir olayda ölenler kim?
Alevi mi, Sünni mi?
"Ölünün inancına mı bakılır" demeyin.
Toplum mühendisleri bakıyorlar..
Hatta alt başlıkları da var; olayları, ölenlerin inancına göre sınıflandırma operasyonunda.
Alt başlıklardan birisi, ölenler Alevi.. Ama katilleri de, sol kafa!
Can verenler Alevi.. Ama olayın failleri devlete uzanıyor. Daha doğrusu devletin tepesinde sol kökenli iktidarın olduğu dönem..
Kısacası, Dersim katliamı gibi bir olay söz konusu..
Böyle bir durumda, medya yönetimindeki sol kafaların öncülüğünde, Alevilerin tepkisi; "çıt çıkmayan sessizlik" olarak özetlenebilir.
Ne yıldönümünü bilirsiniz o katliamın.. Ne anısına yapılan etkinlikleri.. Ne katliamın "insanlık suçu olduğu"na ilişkin bir yazı okuyabilirsiniz.. Ne bir hukuki müracaat..
Dışardan başkaları hatırlatırsa Alevilere, "Dersim'de katliam yaşandı" diye.
"Ölüler bizim ölülerimiz. Size ne? Biz unuttuk. Biz takipçisi değiliz. Size ne ya?" tavrı sergilerler..
Binlerce insan ölmüş. Çok açık bir katliam. Şeksiz şüphesiz.
"Olsun. Biz bu davayı takip etmiyoruz. Bu katliamı görmezden geliyoruz" derler..
Görmezden gelirler.. Katillerden hesap sorulmasına, gönülleri razı olmaz. Kıyamazlar; binlerce Aleviyi, bombalarla öldürenlere.. Kıyamazlar, katillerine!
Nerdeyse, "Canım bizimkiler de az değil hani. Aslında bir katliam da yok orda.. Yok yok, katliam değil.. Basit asayiş olayları, Dersim'de yaşananlar.." diyecekleri gelir..
İkinci başlıkta; ölenler yine alevi. Ama öldürenlerin derin devlet bağlantısı kısmen ortaya çıkmıştır. Faillerin derin devlet bağlantısı çıkana kadar, kızılca kıyametler kopartılır. Anma törenleri düzenlenir. Davalar takip edilir. Her fırsatta, hedef seçilen "hayali katiller"e (!) "Katlettiniz. Taradınız. Yaktınız. Öldürdünüz" hakaretleri edilir.
Derin devlet bağlantısı ortaya çıkmaya yüz tutunca, hemen çarkedelir. Anma törenleri silikleşir. İtirazların sesi kısılır.
Buna somut örneğimiz ne?
Gazi olayları.
1995'te yaşanmıştı; 17 yıl önce tam da bugünlerde. 12 Mart'ta başlamış, 3 gün sürmüştü, Gazi olayları. Önce bir kahve tarandı, ardından kahvenin taranmasını kınayan göstericilerin üzerine ateş açıldı. 3 gün içinde, 20'den fazla Alevi vatandaşımız öldürüldü.
Bu yıla kadar, her yıl anma törenleri düzenlenirdi.. Katillerin yeterince cezalandırılamadığı anlatılır, kıyametler kopartılırdı. Yürüyen dava bahane edilip gösteriler düzenlenirdi..
Bu hafta içindeki son yıldönümünde ise, küçücük bir gösteri.. Ben diyeyim yok.. Siz deyin var.. Belirli-belirsiz..
Zaten kendileri de "sessiz yürüyüş" adını koşmuşlar. Değil Türkiye, o mahallede yaşayanlar bile farketmiyor, bir gösteri düzenlendiğini..
O kadar Alevi vatandaşın öldürüldüğü bu olaylara yönelik utangaç tepkinin gerekçesini tahmin ettiniz herhalde.. Ergenekon klasörlerinde bol bol geçen, "Gazi olayları da Ergenekon yapılanmasının kışkırtması idi" itirafları.
Katiller sol kafadan ise, itiraz hiç yok.
Katiller sol kafa ile işbirliği içindeki derin devlet ise, tepki utangaç.
Bir de üçüncü başlık var..
Bu ihtimalde, ölenler yine Aleviler. Ama katillerinin sol kafa bağlantıları henüz ortaya çıkartılamamış. Şimdilik, fatura dindar insanlar üzerinde kalmış.. Dindar insanlar katiller olarak tanıtılıyor.
İşte orda bodoslamadan vuruluyor.
Kızılca kıyametler kopartılıyor. "Öldük bittik, mahvolduk. Artık biz nasıl yaşarız? Bu dünyada nasıl nefes alırız?"
Durun kardeşim, durun hele. Dersim'de hiç itiraz etmiyorsunuz. Hakkınızı aramıyorsunuz.
"İnsanlık suçudur, zamanaşımına uğramaz. Katilleri yargılayın. Faillerin hepsi ölmüş mü? Yoksa numaradan mı nüfus kayıtlarından öldü diye kayıt düşülmüş? Açalım mezarlarını bir bakalım.. Belki de gömülenler, Dersim'in katili olan o kişiler değildir? Cezadan kurtulmak için nüfustan kayıtları düşülmüştür?" demiyorsunuz..
Gazi olaylarında itirazlarınız pek bi utangaç.
Sivas'ta niye bu kadar cesursunuz?
Nedir değişen?
Üçünde de Aleviler ölmüş. Nedir, tepkinizdeki bu kadar büyük değişikliğin sebebi?
Bir de, ölenlerin Alevi olmadığı olaylar var.
İşte o zaman, herkes balık hafızalı oluyor.
"Neee? Başbağlar'da 33 kişi kurşuna mı dizilmiş? Başbağlar niresi kardeş? Suriye'de değil mi? He he anladım. Esad'ın adamları yapmış değil mi?" der, anlamazlıktan gelirler..
Bingöl'de 33 asker mi öldürülmüş?
Bir tanesinin ismini hatırlatmazlar.. "33 asker niye ölmüşler ki kurban?.. Hasta mı olmuşlar" der, anlamazlıktan gelirler..
Başbağlar da 1993 derin devletinin olayı.. Bingöl de 1993 derin devletinin olayı.. Sivas da 1993 derin devletinin olayı.. Bilmem anlatabildim mi?
Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit
2012-03-18
Toplum mühendislerinin, medya yönetimindeki solak kafalar eliyle yürüttükleri taktik şu..
Bakıyorlar; bir olayda ölenler kim?
Alevi mi, Sünni mi?
"Ölünün inancına mı bakılır" demeyin.
Toplum mühendisleri bakıyorlar..
Hatta alt başlıkları da var; olayları, ölenlerin inancına göre sınıflandırma operasyonunda.
Alt başlıklardan birisi, ölenler Alevi.. Ama katilleri de, sol kafa!
Can verenler Alevi.. Ama olayın failleri devlete uzanıyor. Daha doğrusu devletin tepesinde sol kökenli iktidarın olduğu dönem..
Kısacası, Dersim katliamı gibi bir olay söz konusu..
Böyle bir durumda, medya yönetimindeki sol kafaların öncülüğünde, Alevilerin tepkisi; "çıt çıkmayan sessizlik" olarak özetlenebilir.
Ne yıldönümünü bilirsiniz o katliamın.. Ne anısına yapılan etkinlikleri.. Ne katliamın "insanlık suçu olduğu"na ilişkin bir yazı okuyabilirsiniz.. Ne bir hukuki müracaat..
Dışardan başkaları hatırlatırsa Alevilere, "Dersim'de katliam yaşandı" diye.
"Ölüler bizim ölülerimiz. Size ne? Biz unuttuk. Biz takipçisi değiliz. Size ne ya?" tavrı sergilerler..
Binlerce insan ölmüş. Çok açık bir katliam. Şeksiz şüphesiz.
"Olsun. Biz bu davayı takip etmiyoruz. Bu katliamı görmezden geliyoruz" derler..
Görmezden gelirler.. Katillerden hesap sorulmasına, gönülleri razı olmaz. Kıyamazlar; binlerce Aleviyi, bombalarla öldürenlere.. Kıyamazlar, katillerine!
Nerdeyse, "Canım bizimkiler de az değil hani. Aslında bir katliam da yok orda.. Yok yok, katliam değil.. Basit asayiş olayları, Dersim'de yaşananlar.." diyecekleri gelir..
İkinci başlıkta; ölenler yine alevi. Ama öldürenlerin derin devlet bağlantısı kısmen ortaya çıkmıştır. Faillerin derin devlet bağlantısı çıkana kadar, kızılca kıyametler kopartılır. Anma törenleri düzenlenir. Davalar takip edilir. Her fırsatta, hedef seçilen "hayali katiller"e (!) "Katlettiniz. Taradınız. Yaktınız. Öldürdünüz" hakaretleri edilir.
Derin devlet bağlantısı ortaya çıkmaya yüz tutunca, hemen çarkedelir. Anma törenleri silikleşir. İtirazların sesi kısılır.
Buna somut örneğimiz ne?
Gazi olayları.
1995'te yaşanmıştı; 17 yıl önce tam da bugünlerde. 12 Mart'ta başlamış, 3 gün sürmüştü, Gazi olayları. Önce bir kahve tarandı, ardından kahvenin taranmasını kınayan göstericilerin üzerine ateş açıldı. 3 gün içinde, 20'den fazla Alevi vatandaşımız öldürüldü.
Bu yıla kadar, her yıl anma törenleri düzenlenirdi.. Katillerin yeterince cezalandırılamadığı anlatılır, kıyametler kopartılırdı. Yürüyen dava bahane edilip gösteriler düzenlenirdi..
Bu hafta içindeki son yıldönümünde ise, küçücük bir gösteri.. Ben diyeyim yok.. Siz deyin var.. Belirli-belirsiz..
Zaten kendileri de "sessiz yürüyüş" adını koşmuşlar. Değil Türkiye, o mahallede yaşayanlar bile farketmiyor, bir gösteri düzenlendiğini..
O kadar Alevi vatandaşın öldürüldüğü bu olaylara yönelik utangaç tepkinin gerekçesini tahmin ettiniz herhalde.. Ergenekon klasörlerinde bol bol geçen, "Gazi olayları da Ergenekon yapılanmasının kışkırtması idi" itirafları.
Katiller sol kafadan ise, itiraz hiç yok.
Katiller sol kafa ile işbirliği içindeki derin devlet ise, tepki utangaç.
Bir de üçüncü başlık var..
Bu ihtimalde, ölenler yine Aleviler. Ama katillerinin sol kafa bağlantıları henüz ortaya çıkartılamamış. Şimdilik, fatura dindar insanlar üzerinde kalmış.. Dindar insanlar katiller olarak tanıtılıyor.
İşte orda bodoslamadan vuruluyor.
Kızılca kıyametler kopartılıyor. "Öldük bittik, mahvolduk. Artık biz nasıl yaşarız? Bu dünyada nasıl nefes alırız?"
Durun kardeşim, durun hele. Dersim'de hiç itiraz etmiyorsunuz. Hakkınızı aramıyorsunuz.
"İnsanlık suçudur, zamanaşımına uğramaz. Katilleri yargılayın. Faillerin hepsi ölmüş mü? Yoksa numaradan mı nüfus kayıtlarından öldü diye kayıt düşülmüş? Açalım mezarlarını bir bakalım.. Belki de gömülenler, Dersim'in katili olan o kişiler değildir? Cezadan kurtulmak için nüfustan kayıtları düşülmüştür?" demiyorsunuz..
Gazi olaylarında itirazlarınız pek bi utangaç.
Sivas'ta niye bu kadar cesursunuz?
Nedir değişen?
Üçünde de Aleviler ölmüş. Nedir, tepkinizdeki bu kadar büyük değişikliğin sebebi?
Bir de, ölenlerin Alevi olmadığı olaylar var.
İşte o zaman, herkes balık hafızalı oluyor.
"Neee? Başbağlar'da 33 kişi kurşuna mı dizilmiş? Başbağlar niresi kardeş? Suriye'de değil mi? He he anladım. Esad'ın adamları yapmış değil mi?" der, anlamazlıktan gelirler..
Bingöl'de 33 asker mi öldürülmüş?
Bir tanesinin ismini hatırlatmazlar.. "33 asker niye ölmüşler ki kurban?.. Hasta mı olmuşlar" der, anlamazlıktan gelirler..
Başbağlar da 1993 derin devletinin olayı.. Bingöl de 1993 derin devletinin olayı.. Sivas da 1993 derin devletinin olayı.. Bilmem anlatabildim mi?
Ali Karahasanoğlu - Yeni Akit
2012-03-18
Şu "Yeni Akit" gazetesinin yazılarını, tarafsız basından alınmışcasına burada paylaşıyorsun ve bunların haber niteliği taşıdığını düşünüyorsun ya; helal olsun ...
bari biraz da "Zaman" gazetesinden yazılar yapıştır buraya ...
bari biraz da "Zaman" gazetesinden yazılar yapıştır buraya ...
tarafsız basın ???
yapma etme sayın hocam tarafsız basın mı var ,hepsi taraflı :)
Bak bütün gazeteleri yazdım buraya,hangisi tarafsız sen söyle :)
Hürriyet
Sabah
Star
Milliyet
Cumhuriyet
Fanatik
Gazete Vatan
Güneş
Radikal
Habertürk
Fotomaç
Türkiye
Daily News
Evrensel
Dünya
Yeni Şafak
Yeni Asya
Bugün
Orta Doğu
Milli Gazete
Birgün
Haberler
Yeni Çağ
Zaman
Turkish Press
Aydınlık
Turks US
Önce Vatan
Ana Yurt
Akşam
Ufuk Ötesi
Yeni Mesaj
Takvim
Taraf Gaz.
Sözcü
Posta
yapma etme sayın hocam tarafsız basın mı var ,hepsi taraflı :)
Bak bütün gazeteleri yazdım buraya,hangisi tarafsız sen söyle :)
Hürriyet
Sabah
Star
Milliyet
Cumhuriyet
Fanatik
Gazete Vatan
Güneş
Radikal
Habertürk
Fotomaç
Türkiye
Daily News
Evrensel
Dünya
Yeni Şafak
Yeni Asya
Bugün
Orta Doğu
Milli Gazete
Birgün
Haberler
Yeni Çağ
Zaman
Turkish Press
Aydınlık
Turks US
Önce Vatan
Ana Yurt
Akşam
Ufuk Ötesi
Yeni Mesaj
Takvim
Taraf Gaz.
Sözcü
Posta
Bitek bulvar tarafsız Türkiye de :) o da bu kategoride değil euheuhe
Hürriyet
Sabah
Star
Milliyet
Cumhuriyet
Habertürk
Mutlaka bir tarafları vardır ama en azından bunlardan yayınlanan haberleri tartışmayı konuşmayı tercih ederim ...
Sabah
Star
Milliyet
Cumhuriyet
Habertürk
Mutlaka bir tarafları vardır ama en azından bunlardan yayınlanan haberleri tartışmayı konuşmayı tercih ederim ...
hocam bu ülkede genelkurmay başkanlığı irtica.org diye bir site kurdu,hükümet aleyhine yayın yaptı, yargıtay cumhuriyet başsavsıcısı bu haberlerle hükümet partisine kapatma davası açtı,Anayasa mahkemesi de neredeyse partiyi kapatıyordu :)
Yargıtay cumhriyet başsavcısı da Anayasa mahkemesi de kimdir bu irica org,güvenilir mi güvenilmez mi diye sorgulama gereği bile duymadı.Şimdi böyle bir ülkede Akit gazetesine,Zaman gazetesine güvenilmez dersen,irtica org haberleriyle yüzde 50 oy alan bir partiyi kapatmaya kalkan başsavcıya,anayasa mahkemesine ayıp olmaz mı :)
Yargıtay cumhriyet başsavcısı da Anayasa mahkemesi de kimdir bu irica org,güvenilir mi güvenilmez mi diye sorgulama gereği bile duymadı.Şimdi böyle bir ülkede Akit gazetesine,Zaman gazetesine güvenilmez dersen,irtica org haberleriyle yüzde 50 oy alan bir partiyi kapatmaya kalkan başsavcıya,anayasa mahkemesine ayıp olmaz mı :)