Subpage under development, new version coming soon!
Subject: Yazılar-Diyaloglar vs.
Genç ve güzel sekreter son günlerde iyice açık saçık giyinmeye başlamış.
Özellikle yürüdüğü zaman ortaya çıkan görüntü genç patronun aklını çelecek
duruma gelmiş.
Birgün yine bu ortam oluşunca, patron kapıyı kilitlemiş ve sekretere karşısındaki koltuğa oturmasını söylemiş.
Sekreter koltuğa öyle bir oturmuş ki, genç patronun gözleri yuvasından oynamış.
Sekreterin dizlerine ellerini koyarak sormuş :
- Bu satılık mı ?
Sekreter tokatı indirmiş ve buz gibi öfke dolu bir sesle:
- Elbette hayır. Siz beni ne sanıyorsunuz ?
Patron hiç istifini bozmamış :
- Eğer satmayı düşünmüyorsan reklamını da yapma...
Özellikle yürüdüğü zaman ortaya çıkan görüntü genç patronun aklını çelecek
duruma gelmiş.
Birgün yine bu ortam oluşunca, patron kapıyı kilitlemiş ve sekretere karşısındaki koltuğa oturmasını söylemiş.
Sekreter koltuğa öyle bir oturmuş ki, genç patronun gözleri yuvasından oynamış.
Sekreterin dizlerine ellerini koyarak sormuş :
- Bu satılık mı ?
Sekreter tokatı indirmiş ve buz gibi öfke dolu bir sesle:
- Elbette hayır. Siz beni ne sanıyorsunuz ?
Patron hiç istifini bozmamış :
- Eğer satmayı düşünmüyorsan reklamını da yapma...
Memleketin birinde geçiyor hadise.
Demiş ki Sultan...
"Vergi lazım... Sokağa adam salın, gelen geçenden para alsın."
Salmışlar adamı...
Gelen geçenden para alıyor.
Bakmış ki Sultan, çıt çıkmıyor...
"İkiye katlayın" demiş...
"İki katı alın."
Millet kuzu...
Ödemişler iki katını.
"Dörde katlayın" demiş.
Ödüyorlar...
Sultan bile sinirlenmiş bu duruma.
"Sopalı adamlar koyun, hem sekiz katı para alsınlar, hem dövsünler..."
Uygulama başlamış hemen.
Hem alıyorlar parayı...
Hem veriyorlar sopayı...
Allah yarattı demiyorlar.
Gık çıkmıyor.
Hem sekiz katı parayı ödüyorlar...
Hem yiyorlar sopayı afiyetle.
Sultan delirecek...
"Vergiyi yirmi katına çıkarın, sopaları kalınlaştırın, bir tane de zenci koyun... Gelen geçeni becersin..."
Ertesi sabah.
Tık yok.
Millet yirmi katı parayı veriyor, kafasına yiyor odunu...
Zenci de tek tek beceriyor.
Ne itiraz var, ne isyan.
Sultan dayanamamış, toplamış ahaliyi...
"Benim bile kanıma dokundu" demiş, "fahiş vergi alıyorum, dövdürüyorum... Yetmiyor, becertiyorum, kılınız kıpırdamıyor... Yok mu itirazı olan?"
Kalabalığın en arkalarından cılız biri utana sıkıla elini kaldırmış.
"Sultanım" demiş...
"Mümkünse zenci sayısını ikiye çıkarın... Arkadaş tek tek uğraşırken kuyruk oluyor da."
Dipnot şudur ki dünyanın en pahalı benzinini ve internetini kullanıyoruz, ve benzine vs. sürekli zam gelmeye devam ediyor!
Demiş ki Sultan...
"Vergi lazım... Sokağa adam salın, gelen geçenden para alsın."
Salmışlar adamı...
Gelen geçenden para alıyor.
Bakmış ki Sultan, çıt çıkmıyor...
"İkiye katlayın" demiş...
"İki katı alın."
Millet kuzu...
Ödemişler iki katını.
"Dörde katlayın" demiş.
Ödüyorlar...
Sultan bile sinirlenmiş bu duruma.
"Sopalı adamlar koyun, hem sekiz katı para alsınlar, hem dövsünler..."
Uygulama başlamış hemen.
Hem alıyorlar parayı...
Hem veriyorlar sopayı...
Allah yarattı demiyorlar.
Gık çıkmıyor.
Hem sekiz katı parayı ödüyorlar...
Hem yiyorlar sopayı afiyetle.
Sultan delirecek...
"Vergiyi yirmi katına çıkarın, sopaları kalınlaştırın, bir tane de zenci koyun... Gelen geçeni becersin..."
Ertesi sabah.
Tık yok.
Millet yirmi katı parayı veriyor, kafasına yiyor odunu...
Zenci de tek tek beceriyor.
Ne itiraz var, ne isyan.
Sultan dayanamamış, toplamış ahaliyi...
"Benim bile kanıma dokundu" demiş, "fahiş vergi alıyorum, dövdürüyorum... Yetmiyor, becertiyorum, kılınız kıpırdamıyor... Yok mu itirazı olan?"
Kalabalığın en arkalarından cılız biri utana sıkıla elini kaldırmış.
"Sultanım" demiş...
"Mümkünse zenci sayısını ikiye çıkarın... Arkadaş tek tek uğraşırken kuyruk oluyor da."
Dipnot şudur ki dünyanın en pahalı benzinini ve internetini kullanıyoruz, ve benzine vs. sürekli zam gelmeye devam ediyor!
İşadamı, ofisinde geç saatlere kadar sekreteri ile ciddi ciddi çalışır.
Geç olmuştur, günün yorgunluğuna ek olarak acıkmışlardır.
"Hadi çıkalım artık, gidip bir şeyler yiyip evlerimize gidelim" der ve çıkarlar,
bir lokantada iyi bir akşam yemeği yerler, biraz da alkol alırlar, sora işadamı, sekreterini evine bırakır.
O ara, sekreter, patronuna nezaketten bir kahve içmek isteyip istemediğini sorar.
İşadamı da neden olmasın diye düşünüp kabul eder.
Kahveyi içki takip eder, içkiden sonra ruhlar ısınır ve birlikte olurlar...
İşadamı kalkar, evine gider.
Sabah 04 civarıdır. Arabayı park eder, cebinden bir tebeşir çıkartır, ceketine pantolonuna bir kaç çizik atar biraz tebeşir tozu serper ve içeri girer.
Karısı ayakta beklemektedir. "Neredeydin ?" diye sorar.
İşadamı da "Aysel'le geç saate kadar çalıştık, sonra yemeğe gittik, onu eve bıraktım yemekten sonra, ama beni kahve içmeğe çağırdı, kahveydi, sohbetti, içkiydi derken kendimizi yatakta bulduk,
anca toparlandım, geç kaldım, özür dilerim karıcım" der.
Karısı
"Yalancııııı !
Yine bütün gece o zibidi arkadaşlarınla bilardo oynayıp bira içtin di mi !
Sen adam olmayacaksın senin ruhun serseri !" der ve bu hikaye burada biter.
Hikayeden çıkarmamız gereken ders;
Daima doğruyu söyleyin !
Çünkü kadınlar sadece inanmak istediğine inanır.
Geç olmuştur, günün yorgunluğuna ek olarak acıkmışlardır.
"Hadi çıkalım artık, gidip bir şeyler yiyip evlerimize gidelim" der ve çıkarlar,
bir lokantada iyi bir akşam yemeği yerler, biraz da alkol alırlar, sora işadamı, sekreterini evine bırakır.
O ara, sekreter, patronuna nezaketten bir kahve içmek isteyip istemediğini sorar.
İşadamı da neden olmasın diye düşünüp kabul eder.
Kahveyi içki takip eder, içkiden sonra ruhlar ısınır ve birlikte olurlar...
İşadamı kalkar, evine gider.
Sabah 04 civarıdır. Arabayı park eder, cebinden bir tebeşir çıkartır, ceketine pantolonuna bir kaç çizik atar biraz tebeşir tozu serper ve içeri girer.
Karısı ayakta beklemektedir. "Neredeydin ?" diye sorar.
İşadamı da "Aysel'le geç saate kadar çalıştık, sonra yemeğe gittik, onu eve bıraktım yemekten sonra, ama beni kahve içmeğe çağırdı, kahveydi, sohbetti, içkiydi derken kendimizi yatakta bulduk,
anca toparlandım, geç kaldım, özür dilerim karıcım" der.
Karısı
"Yalancııııı !
Yine bütün gece o zibidi arkadaşlarınla bilardo oynayıp bira içtin di mi !
Sen adam olmayacaksın senin ruhun serseri !" der ve bu hikaye burada biter.
Hikayeden çıkarmamız gereken ders;
Daima doğruyu söyleyin !
Çünkü kadınlar sadece inanmak istediğine inanır.
Replik tercümeleri
Amerikan: hey dostum burada bir problem mi var ?
Türk: noluyo lan burda ?
Amerikan: nasıl gidiyor mike
Türk: nabıyon lan
Amerikan: korkarım seni öldüreceğim
Türk: salavat getir lan
Amerikan: oov dostum hiç cool olmamışşın
Türk: bu ne lan g.tüme benzemişsin
Amerikan: hey steve , neden kendine bir içki koymuyosun
Türk: la Süleyman , kap iki bira gel bakım hemen
Amerikan: lanet olsun sana christine !
Türk: Allah belanı versin nurcan !
Amerikan: Tanrı aşkına brad kes sesini artık.
Türk: Allah'ım sabır ver, sus lan yeter
Amerikan: aman Tanrım şimdi napıcaz.
Türk: asktir sıçtık.
Amerikan: help me please..
Türk: baksana lan !!
Amerikan: ne derler bilirsin jack , hayat beklenmedik süprizlerle doludur
Türk: valla oğlum bi söz var hani , kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek
Amerikan 1: dante nin bu kitabını okudun mu micheal
Amerikan 2: aaa evet , gercekten edebi değeri olan bir çalışma
Türk 1: abi da vinci şifresini okudum süper
Türk 2: lan bırak ! iyice entel dantel oldun başımıza
Amerikan: hey jery gel pizza ye dostum..
Türk: jery gel lan buraya mis gibi menemen yaptık
Amerikan: fbi, bir kaç soru sorabilirmiyim ?
Türk: polisim ben nerdeydin lan dün eşek ?
Amerikan: (ses çıkarmadan el işaretiyle) sen oraya sen buraya sessiz olun
Türk: dalıyoruz haydaaaaaaaaa !!!
Amerikan: hey dostum burada bir problem mi var ?
Türk: noluyo lan burda ?
Amerikan: nasıl gidiyor mike
Türk: nabıyon lan
Amerikan: korkarım seni öldüreceğim
Türk: salavat getir lan
Amerikan: oov dostum hiç cool olmamışşın
Türk: bu ne lan g.tüme benzemişsin
Amerikan: hey steve , neden kendine bir içki koymuyosun
Türk: la Süleyman , kap iki bira gel bakım hemen
Amerikan: lanet olsun sana christine !
Türk: Allah belanı versin nurcan !
Amerikan: Tanrı aşkına brad kes sesini artık.
Türk: Allah'ım sabır ver, sus lan yeter
Amerikan: aman Tanrım şimdi napıcaz.
Türk: asktir sıçtık.
Amerikan: help me please..
Türk: baksana lan !!
Amerikan: ne derler bilirsin jack , hayat beklenmedik süprizlerle doludur
Türk: valla oğlum bi söz var hani , kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek
Amerikan 1: dante nin bu kitabını okudun mu micheal
Amerikan 2: aaa evet , gercekten edebi değeri olan bir çalışma
Türk 1: abi da vinci şifresini okudum süper
Türk 2: lan bırak ! iyice entel dantel oldun başımıza
Amerikan: hey jery gel pizza ye dostum..
Türk: jery gel lan buraya mis gibi menemen yaptık
Amerikan: fbi, bir kaç soru sorabilirmiyim ?
Türk: polisim ben nerdeydin lan dün eşek ?
Amerikan: (ses çıkarmadan el işaretiyle) sen oraya sen buraya sessiz olun
Türk: dalıyoruz haydaaaaaaaaa !!!
Gençliğe Öğütler
Sırf 'üniversite bitirdi'
desinler diye, ananız babanız 'Amerika'da mastır yaptı' diye öğünebilsin diye
yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız.
Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke,
bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun.Yüksek hedefleriniz için
çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir.
Maddiyat ile maneviyatı dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül' dür. Bu iki
kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur.
Gündelik, siyaset , çıkar grupları, dışardan güdümlü gizli veya açık 'cemiyet'lerden
uzak durun.
Atatürk'ün dediklerini
bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli,
refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.
Dış ülkelerden, onların
yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk
adını tarihten silmektir.
Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih
bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar
kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.
Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes
sonradan sizi taklit edecektir.
Eğitimde önce bir meslek gerçek bir beceri bir altın bilezik sahibi olmaya bakın
Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü
olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir.
Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin. Konulara
merak sarın not için çalışmayın. O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili
öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart
değil.
Unutmayın ki Türk olmak bir kafa, gönül işidir. Türk; kültürüyle, diliyle, ata
sevgisiyle Türktür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu
olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına,
yaygaralarına kulak asmayın.
Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatanı, milleti için her türlü
fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş,
kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte
aydınlar, içinde vatanının geleceğini düşünmeyen, daha da acısı
vurdum-duymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder
çıkabilse bile başarılı olması pek azdır.
Şimdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine,
vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak
olmaktır. Türkiye’yi tekrar Kuvayi Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır..."
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU
(edited)
Sırf 'üniversite bitirdi'
desinler diye, ananız babanız 'Amerika'da mastır yaptı' diye öğünebilsin diye
yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız.
Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke,
bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun.Yüksek hedefleriniz için
çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir.
Maddiyat ile maneviyatı dengeleyin. Formülünüz 'bilim' + 'gönül' dür. Bu iki
kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur.
Gündelik, siyaset , çıkar grupları, dışardan güdümlü gizli veya açık 'cemiyet'lerden
uzak durun.
Atatürk'ün dediklerini
bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye'nin şerefli,
refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.
Dış ülkelerden, onların
yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk
adını tarihten silmektir.
Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih
bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar
kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.
Başkasını taklit etmeyin. Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes
sonradan sizi taklit edecektir.
Eğitimde önce bir meslek gerçek bir beceri bir altın bilezik sahibi olmaya bakın
Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü
olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir.
Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin. Konulara
merak sarın not için çalışmayın. O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili
öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart
değil.
Unutmayın ki Türk olmak bir kafa, gönül işidir. Türk; kültürüyle, diliyle, ata
sevgisiyle Türktür. Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu
olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına,
yaygaralarına kulak asmayın.
Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatanı, milleti için her türlü
fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş,
kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte
aydınlar, içinde vatanının geleceğini düşünmeyen, daha da acısı
vurdum-duymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. Bu durumda gerçek bir önder
çıkabilse bile başarılı olması pek azdır.
Şimdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine,
vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak
olmaktır. Türkiye’yi tekrar Kuvayi Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır..."
Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU
(edited)
[color=#FF0000 size=2]Pişmanlık Yasası Çıktı!![/color]
[color=#6600CC size=2]DİNAMO DENİZLİ PAF KLÜBÜNDEN DUYURULUR[/color]
Aralık 200 tarih ve 1903 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 2005 sayılı resmi gazetede yayınlanmak üzere diğer takım taraftarlarına son defaya mahsus olmak üzere pişmanlık yasası çıkarılmış olup, Dinamo Denizli Paf’lı olabilme imkanı tanınmıştır.
Başvuruların dönme olmayıp, özbe öz Dinamo Denizli Paf’lı sayılabilmeleri için son başvuru tarihi 31.12.2007 olup, aşağıdaki şartları yerine getirmeleri ve mesai bitimine kadar en yakın Dinamo Denizli Paf’lıya müracaatları halinde durumları değerlendirmeye alınacaktır.
•Bir adet nüfus cüzdanı fotokopisi
•Bir adet ikametgah ilmühaberi
•Dinamo Denizli Paf formasıyla çekilmiş altı adet boy fotoğrafı
•Savcılıktan alınmış holigan olmadığına dair temiz kağıdı.
•Eğer holigan ise ehilleştirildiğine dair Beşiktaş, Mecidiyeköy ve Kuşdili Karakolundan belge
•Dinamo Denizli Paf’lı iki kefil
•Evin her köşesinde asılmak üzere 500x500 ebadında Dinamo Denizli Paf takım posteri (Kuşe kağıda baskılı olacak )
•Dinamo Denizli Paf marşı ezbere bilinecek
Kurtuluşa Ermek İsteyen Tüm Taraftarlara Duyrulur!!!!
[color=#6600CC size=2]DİNAMO DENİZLİ PAF KLÜBÜNDEN DUYURULUR[/color]
Aralık 200 tarih ve 1903 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 2005 sayılı resmi gazetede yayınlanmak üzere diğer takım taraftarlarına son defaya mahsus olmak üzere pişmanlık yasası çıkarılmış olup, Dinamo Denizli Paf’lı olabilme imkanı tanınmıştır.
Başvuruların dönme olmayıp, özbe öz Dinamo Denizli Paf’lı sayılabilmeleri için son başvuru tarihi 31.12.2007 olup, aşağıdaki şartları yerine getirmeleri ve mesai bitimine kadar en yakın Dinamo Denizli Paf’lıya müracaatları halinde durumları değerlendirmeye alınacaktır.
•Bir adet nüfus cüzdanı fotokopisi
•Bir adet ikametgah ilmühaberi
•Dinamo Denizli Paf formasıyla çekilmiş altı adet boy fotoğrafı
•Savcılıktan alınmış holigan olmadığına dair temiz kağıdı.
•Eğer holigan ise ehilleştirildiğine dair Beşiktaş, Mecidiyeköy ve Kuşdili Karakolundan belge
•Dinamo Denizli Paf’lı iki kefil
•Evin her köşesinde asılmak üzere 500x500 ebadında Dinamo Denizli Paf takım posteri (Kuşe kağıda baskılı olacak )
•Dinamo Denizli Paf marşı ezbere bilinecek
Kurtuluşa Ermek İsteyen Tüm Taraftarlara Duyrulur!!!!
Şöyle ki Tahirciim:P Dinamo Denizli Paf'lı Olmak Ayrıcalıktır!
Bu yazıyı bulup, buraya koyduğun için teşekürler. Gülmeye evet; fakat küçük düşürülerek değil.
Güzel ve Cahil
Ne Ecevit'i tanıyorlar, Ne Bush'u! Üniversite mezunu gençleri izleyenler saçını başını yoldu.
09.07.2007 14:25
Önceki akşam Show TV’de başlayan yarışmayı izleyenler saçını başını yoldu. Ne Cumhurbaşkanı’nı, ne Bush’u ne de Kenan Evren’i tanıyorlar!
Birbirinden güzel, liseli, üniversiteli, kolejli kızlar, ilkokul düzeyindeki basit sorulara verdikleri cevaplarla ekran başındakileri şoke etti.
Önceki akşam Show TV ekranlarında ‘Güzel ve Dahi’ adlı bir yarışma programı başladı. Sunuculuğunu Behzat Uygur ve Melike Güner’in yaptığı programda 8 erkek ve 8 kız yarışıyor. Erkeklerin birçoğu mühendislik bölümünde öğrenci. Hepsi de dahi derecesinde bir zekaya sahip. Kızlar ise son derece güzel ancak bilgi düzeyleri akıl alır gibi değil. İşte güzellerin şaşkına çeviren gafları:
Semra Özal için “Ünlü bir sanatçı olması lazım” dedi
Öykü Eyşimez (18 yaşında. Mankenlik yapıyor. Lise mezunu)
Ecevit’in adını hatırlayamadı. Yakın zamanda öldüğünü söylerken partisini DYP olarak hatırladı. Pele için renginden dolayı “Afrikalı futbolcu elinde siyah beyaz top var, Beşiktaş’ta mı oynuyor” diye sordu. Semra Özal için de “Ünlü bir sanatçı olması lazım” dedi.
“Maradona Bursaspor’da oynuyor, Uluç puro içiyor”
Merve Kaban (22 yaşında. Oyuncu. Lise)
Abdullah Gül’ü tanıdı “Fakat hala görevde mi onu bilmiyorum” dedi. Maradona’yı tanıyamayan Merve, “Kendisi Bursaspor’lu mu? İsmi Macit mi? diye sordu. Hıncal Uluç içinse “Puro içer, Ece Gürsel ile birlikte olmuştu” dedi.
Clinton fotoğrafına baktı tanıdı: “Clinton Bush!”
Özge Özçelikel (18 yaşında. Manken fotomodel. İzmirli. Lise mezunu)
Clinton’un resmi gösterilen Özge, “Bush mu?” dedi. Daha sonra Clinton olduğunu anlayan genç kız tam ismine “Clinton Bush” dedi. Özge, Fazıl Say’ı ise ancak “Hande Ataizi’nin sevgilisiydi” ipucunu aldıktan sonra tanıdı.
“Irak’ın başkenti Lübnan. Pardon Lübnan değil Musul”
Zümra Ufuk Behram (21 yaşında. Aydın Üniversitesi İnternet gazeteciliği öğrencisi)
“Irak’ın başkenti Lübnan” dedi. Kendisine ikinci bir şans verilen Zümra bu defa da Musul cevabını verince “Aslında bizim anne tarafı Arap ama benim heyecandan aklıma gelmedi” dedi. Daha sonra Ahmet Necdet Sezer resmi gösterilen Zümra, ilk ismini hatırlayamadı “Şu anda Ankara’da Bahçelievler’de oturuyor, devlet adamı. Abdullah Gül olamadı, hala görevine devam ediyor. Anavatan partisindeydi” dedi.
Evren için: “Kazım mıydı neydi, astsubay mıydı?”
Rüya Isırgan (20 yaşında. Oyuncu ve dansçı.
Pera Güzel Sanatlar mezunu)
Tayyip Erdoğan’ı tanıyan Rüya hangi semtte doğduğu sorusuna “Kadıköy veya Kartal’da olabilir” dedi. Rüya Kenan Evren fotoğrafını görünce “Kemal mi, Kazım mı, Kendi miydi” diye sordu. Evren’in geçmişteki mesleğine ise “Bunların hepsine çalışmıştım, astsubay mıydı?” diye sordu.
Ve diğerleri:
Esra Ersoy (24 yaşında. Bilkent Üniversitesi Turizm mez.)
Tansu Çiller’i bildi. Elvis Presley’i tanıyamadı. Adolf Hitler için ise “Adolf Hitle, Adof Hitli, Adof Hider” dedi. Elvis Presley için de “Eurovision’da birinci mi oldu” diye sordu.
Özlem Elmas (19 yaşında. Lise mezunu. Fotomodel)
Pavarotti’ye Bill Gates dedi. Fatih Terim ve Yılmaz Güney’i tanıdı.
SANAL DÜNYADA YARIŞMAYLA İLGİLİ YORUMLAR
GÜZEL ve Dahi yarışması internet sitelerinde de geniş yankı buldu. Ekşisözlük’te yer alan yorumlardan bazıları şöyle:
Kadının ancak fiziğiyle, erkeğin de ancak zekasıyla çekici olabileceğini öğreten program. Bilmiyorduk, iyi oldu...
En iyi komedilere taş çıkaracak şekilde insanı yaran yarışma programı kisvesi altındaki bacak şovu.
Şu anda televizyon ekranında saçaklı turuncu kısacık bir elbise giymiş uzun bacaklı bi kızın bi masanın üzerinde macarena eşliğinde dansettiği, güya dahi olan bi oğlancağızın da masanın hemen dibinde oturup gözlerini kararlı bi biçimde indirip yere baktığı yarışmamsı. Ağzımdaki kolayı püskürttüm şerefsizim.. Yiğit Özgür karikatürü olabilirdi o sahne, daha deli daha absürd bişi görmedim televizyonda daha önce.
Yarışan kızların güzellikleri tartışılır ama genel kültürden yoksunlukları tartışılmaz.
Direk danışıklı dövüştür, izlemeyiniz efem.
Bunlar içip mi çıkmış içmeden mi sarhoş olmuşlar dedirten yarışma. Özellikle Özge adlı yarışmacı özenle seçilmiş olmalı bu yarışma için. Kendisine kızılcık sopası vermek istiyorum ödül olarak.
Elvis Presley Eurovision’a katılmış, bir de birinci olmuş. Vay beee diye izliyorum, geceme neşe katıyor bu yarışma...
Dahi diye isimlendirilen erkeklerin partnerleri olan “güzel” kadınların dans ederken bacaklarına popolarına bakmamak için şekilden şekilde girdikleri yarışma.
Rezaletin son perdesi. Adolf Hitler’in başbakan olduğu fantastik bir dünya. Dünya gider Live Earth’e biz gideriz güzel ve dahi’ye!!!
Bazı oyunbozanlar yüzünden bir dahaki programlarda güzel mini etekli kızlar göremeyebileceğimiz program.
VATAN
Ancak Ben Habertürk'den Aldım:)
Ne Ecevit'i tanıyorlar, Ne Bush'u! Üniversite mezunu gençleri izleyenler saçını başını yoldu.
09.07.2007 14:25
Önceki akşam Show TV’de başlayan yarışmayı izleyenler saçını başını yoldu. Ne Cumhurbaşkanı’nı, ne Bush’u ne de Kenan Evren’i tanıyorlar!
Birbirinden güzel, liseli, üniversiteli, kolejli kızlar, ilkokul düzeyindeki basit sorulara verdikleri cevaplarla ekran başındakileri şoke etti.
Önceki akşam Show TV ekranlarında ‘Güzel ve Dahi’ adlı bir yarışma programı başladı. Sunuculuğunu Behzat Uygur ve Melike Güner’in yaptığı programda 8 erkek ve 8 kız yarışıyor. Erkeklerin birçoğu mühendislik bölümünde öğrenci. Hepsi de dahi derecesinde bir zekaya sahip. Kızlar ise son derece güzel ancak bilgi düzeyleri akıl alır gibi değil. İşte güzellerin şaşkına çeviren gafları:
Semra Özal için “Ünlü bir sanatçı olması lazım” dedi
Öykü Eyşimez (18 yaşında. Mankenlik yapıyor. Lise mezunu)
Ecevit’in adını hatırlayamadı. Yakın zamanda öldüğünü söylerken partisini DYP olarak hatırladı. Pele için renginden dolayı “Afrikalı futbolcu elinde siyah beyaz top var, Beşiktaş’ta mı oynuyor” diye sordu. Semra Özal için de “Ünlü bir sanatçı olması lazım” dedi.
“Maradona Bursaspor’da oynuyor, Uluç puro içiyor”
Merve Kaban (22 yaşında. Oyuncu. Lise)
Abdullah Gül’ü tanıdı “Fakat hala görevde mi onu bilmiyorum” dedi. Maradona’yı tanıyamayan Merve, “Kendisi Bursaspor’lu mu? İsmi Macit mi? diye sordu. Hıncal Uluç içinse “Puro içer, Ece Gürsel ile birlikte olmuştu” dedi.
Clinton fotoğrafına baktı tanıdı: “Clinton Bush!”
Özge Özçelikel (18 yaşında. Manken fotomodel. İzmirli. Lise mezunu)
Clinton’un resmi gösterilen Özge, “Bush mu?” dedi. Daha sonra Clinton olduğunu anlayan genç kız tam ismine “Clinton Bush” dedi. Özge, Fazıl Say’ı ise ancak “Hande Ataizi’nin sevgilisiydi” ipucunu aldıktan sonra tanıdı.
“Irak’ın başkenti Lübnan. Pardon Lübnan değil Musul”
Zümra Ufuk Behram (21 yaşında. Aydın Üniversitesi İnternet gazeteciliği öğrencisi)
“Irak’ın başkenti Lübnan” dedi. Kendisine ikinci bir şans verilen Zümra bu defa da Musul cevabını verince “Aslında bizim anne tarafı Arap ama benim heyecandan aklıma gelmedi” dedi. Daha sonra Ahmet Necdet Sezer resmi gösterilen Zümra, ilk ismini hatırlayamadı “Şu anda Ankara’da Bahçelievler’de oturuyor, devlet adamı. Abdullah Gül olamadı, hala görevine devam ediyor. Anavatan partisindeydi” dedi.
Evren için: “Kazım mıydı neydi, astsubay mıydı?”
Rüya Isırgan (20 yaşında. Oyuncu ve dansçı.
Pera Güzel Sanatlar mezunu)
Tayyip Erdoğan’ı tanıyan Rüya hangi semtte doğduğu sorusuna “Kadıköy veya Kartal’da olabilir” dedi. Rüya Kenan Evren fotoğrafını görünce “Kemal mi, Kazım mı, Kendi miydi” diye sordu. Evren’in geçmişteki mesleğine ise “Bunların hepsine çalışmıştım, astsubay mıydı?” diye sordu.
Ve diğerleri:
Esra Ersoy (24 yaşında. Bilkent Üniversitesi Turizm mez.)
Tansu Çiller’i bildi. Elvis Presley’i tanıyamadı. Adolf Hitler için ise “Adolf Hitle, Adof Hitli, Adof Hider” dedi. Elvis Presley için de “Eurovision’da birinci mi oldu” diye sordu.
Özlem Elmas (19 yaşında. Lise mezunu. Fotomodel)
Pavarotti’ye Bill Gates dedi. Fatih Terim ve Yılmaz Güney’i tanıdı.
SANAL DÜNYADA YARIŞMAYLA İLGİLİ YORUMLAR
GÜZEL ve Dahi yarışması internet sitelerinde de geniş yankı buldu. Ekşisözlük’te yer alan yorumlardan bazıları şöyle:
Kadının ancak fiziğiyle, erkeğin de ancak zekasıyla çekici olabileceğini öğreten program. Bilmiyorduk, iyi oldu...
En iyi komedilere taş çıkaracak şekilde insanı yaran yarışma programı kisvesi altındaki bacak şovu.
Şu anda televizyon ekranında saçaklı turuncu kısacık bir elbise giymiş uzun bacaklı bi kızın bi masanın üzerinde macarena eşliğinde dansettiği, güya dahi olan bi oğlancağızın da masanın hemen dibinde oturup gözlerini kararlı bi biçimde indirip yere baktığı yarışmamsı. Ağzımdaki kolayı püskürttüm şerefsizim.. Yiğit Özgür karikatürü olabilirdi o sahne, daha deli daha absürd bişi görmedim televizyonda daha önce.
Yarışan kızların güzellikleri tartışılır ama genel kültürden yoksunlukları tartışılmaz.
Direk danışıklı dövüştür, izlemeyiniz efem.
Bunlar içip mi çıkmış içmeden mi sarhoş olmuşlar dedirten yarışma. Özellikle Özge adlı yarışmacı özenle seçilmiş olmalı bu yarışma için. Kendisine kızılcık sopası vermek istiyorum ödül olarak.
Elvis Presley Eurovision’a katılmış, bir de birinci olmuş. Vay beee diye izliyorum, geceme neşe katıyor bu yarışma...
Dahi diye isimlendirilen erkeklerin partnerleri olan “güzel” kadınların dans ederken bacaklarına popolarına bakmamak için şekilden şekilde girdikleri yarışma.
Rezaletin son perdesi. Adolf Hitler’in başbakan olduğu fantastik bir dünya. Dünya gider Live Earth’e biz gideriz güzel ve dahi’ye!!!
Bazı oyunbozanlar yüzünden bir dahaki programlarda güzel mini etekli kızlar göremeyebileceğimiz program.
VATAN
Ancak Ben Habertürk'den Aldım:)
Ben onu izledim rezilliğimizin simgesi
(edited)
(edited)
bende bugün internetten okudum resmen rezilligimizin simgesi bunlar ya ahmet necdet sezeri bilmiyolar :S