Subpage under development, new version coming soon!
Subject: Türkçemiz ''Turkcheleşiyor''
ermanozzy [del] to
All
Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Yıl: 1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım.. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı.. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.."
Yıl: 1975
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum,
yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim.."
Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra
kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim.."
Yıl: 1995
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Fenâ hâlde kal geldi yâni.. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim..
Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim.."
Yıl: 2006
"Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni.. Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni.. Ama concon muyum ki ben,
baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin.. 'Hav ar yu yavrum?'"
Yıl: 2026
"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden.. Off, ay dont nov âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita.. 'Heeey beybi..'"
Arkadaşlar bu konuda lütfen duyarlı olalım. Mesela skill yerine yetenek , update yerine güncelleme upgrade yerine geliştirme kullanalım...
Mustafa Kemal ATATÜRK
Yıl: 1965
"Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım.. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı.. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim.."
Yıl: 1975
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum,
yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim.."
Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra
kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim.."
Yıl: 1995
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Fenâ hâlde kal geldi yâni.. Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim..
Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim.."
Yıl: 2006
"Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni.. Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni.. Ama concon muyum ki ben,
baktım ki o da bana kesik.. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin.. 'Hav ar yu yavrum?'"
Yıl: 2026
"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden.. Off, ay dont nov âbi yaa.. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita.. 'Heeey beybi..'"
Arkadaşlar bu konuda lütfen duyarlı olalım. Mesela skill yerine yetenek , update yerine güncelleme upgrade yerine geliştirme kullanalım...
Evet arkadaşlar ama çokta aşırıya kaçmayalaım. Türkçemizi doğru kullanalım ama geçenlerde bir FRS(Fantastik Rol Sahiplenme) sitesinde gördüğüm şeyler beni baya sarstı. 40 yıllık "Infernoyu, Bone Deamonu" "Yanan Taş Adam, Canlı İskelet Canavar" şeklinde yazdılar. Yani doğru Upgrade, skill gibi şeyleri Türkçe kullanalım.
(Bende özen göstereyim. Arada bir yukardaki gibi konuşuyorum [Oha, çüş gibi] )
(Bende özen göstereyim. Arada bir yukardaki gibi konuşuyorum [Oha, çüş gibi] )
95 yılında kal geldi gelmesi kullanılıyomuydu yaw hiç bilmiyordum...
Göğsümüzü gere gere söyleyebiliyoruz "dünyanın en zengin ve en eski dilini konuşuyoruz" diye. İsterseniz şöyle bir zaman yolduluğu yapalım. Bundan 2000-1500 yıl öncesi: Berrak, sade, sadece bize ait. Bu arada eğer ki dikkat ederseniz Türkçemizdeki eylemler (fiiler)'deki ekleri kaldırdığımızda kısa sözcükler meydana geliyor genelde. Örneğin: gel, al, git, ver, koş, at, vur, dur, yap, gir, çık, yat, bul, dön... Bunların sebebi atalarımızın at üzerindeyken savaş sırasında anlık hareket etmelerini sağlşamışlar. Bu dip nottan sonra asıl konumuza dönelim. O dönemlerde söylenmiş olan savlar, sagular, destanlar... Bunlardan en azından lise yıllarında bir tanesini okumuşuzdur. Peki anlayabiliyor muyuz? Eğitimini gördüğümüz taktirde elbette. Zamanla dil kendisini yenileyerek içerisinde gelişir. İşte dilimiz de kendi içerisinde gelişimini sürdürdü...
751 Talas Savaşı'yla kitleler halinde İslâmiyeti kabul etmeye başladık; çünkü eski inancımız olan Kök-Tengri (Gök-Tanrı) inancına benzer özellikleri fazlaydı. İslâmiyeti kabul ettikten sonra dilimize yeni yeni sözcükler girmeye başladı. Bunları halk anlayamıyor, sadece aydınlar kullanabiliyordu. Arapça ve Farsça artık Türkçeyle karışmaya başlıyordu. İslamiyet'i kabulümüzden yaklaşık 250-300 yıl sonra kaleme alınan Divan-ı Lügat'ül Türk, Divan-ı Hikmet... gibi ilk yazılı Türk eserlerimizde Arapça'nın etkisi göz önündeydi ve Türkçe'nin Arapça ve Farsçadan kat ve kat üstün olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu; fakat bu dönemde sözcüklerin yanı sıra Arap ve İran edebiyatından Edebî tür ve şekiller de girmeye başlıyordu; gazel, mesnevî, kaside... Bunlar arasında en fazla dikkat çekenleriydi. Bu dönemlerde halk ise Orta Asya kültürünü unutmamış, gelenek ve göreneğini sürdürüyordu. Yaşamını Orta Asya'da bırakıyor; fakat dilini yanında götürüyordu. Bundan yaklaşık 600-500 yıl önce Arapça, Farsça ve Türkçe'nin karışmasıyla Osmanlıca ortaya çıkmıştı. Bugün bu dili biz anlayabiliyor muyuz? Eğitimini aldığımız taktirde evet.
1718 yılında başlayan Lale devriyle birlikte batıya doğru yüz dönüldü. Fransa ile yakın ilişkiler kuruldu (1535 yılında Osmanlı tarihinde 2. imtiyaz elde eden devlettir). Bu yıllardan itibaren dilimize batıdan da sözcükler girmeye başladı. Özellikle de buna Tanzimat 2. Dönem, Servet-ı Finûn edebiyatlarında iyice göz önüne geliyordu. Bu 4 asırlık dönemde yazılmış olan eserleri ve konuşulanları anlamak zor mu? Hayır! Eğitimi alındıktan sonra neden olmasın!
Gelelim günümüze. Şu dönemde herkes aynı konuşuyor. Ne aydınların konuştuğu ne de halkın konuştuğu dil arasında derin uçurum farkları var. Tamam bu güzel de artık kuşaklar arası dil farkı doğdu. Aynı zaman diliminde yaşayan; fakat aralarında iletişim sorunları doğdu. Örneğin: star, ok, teletex, MP4, no-yes, internet... Bunları yaşlılara sorun bakalım hepsini bilebilecek çıkıyor mu? Ben bunları uydurmuyorum. Çevremdeki yaşlılardan duyduklarım. İşte görünüyor ki eskiden yazılmış eserleri veya konuşulan dilleri anlayabilmek için eğitim almak gerekiyor; ancak zamanımız için sürekli genç kalmak... Bunu başarabilen birisi de yok bildiğim kadarıyla. Son olarak TDK sözlüğüne star, time, finiş pörfekt... gibi kelimelerin olması da ortaya her şeyi döküyor. (Türkçe ssöylenişleriyle yazma gereği duydum)
751 Talas Savaşı'yla kitleler halinde İslâmiyeti kabul etmeye başladık; çünkü eski inancımız olan Kök-Tengri (Gök-Tanrı) inancına benzer özellikleri fazlaydı. İslâmiyeti kabul ettikten sonra dilimize yeni yeni sözcükler girmeye başladı. Bunları halk anlayamıyor, sadece aydınlar kullanabiliyordu. Arapça ve Farsça artık Türkçeyle karışmaya başlıyordu. İslamiyet'i kabulümüzden yaklaşık 250-300 yıl sonra kaleme alınan Divan-ı Lügat'ül Türk, Divan-ı Hikmet... gibi ilk yazılı Türk eserlerimizde Arapça'nın etkisi göz önündeydi ve Türkçe'nin Arapça ve Farsçadan kat ve kat üstün olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu; fakat bu dönemde sözcüklerin yanı sıra Arap ve İran edebiyatından Edebî tür ve şekiller de girmeye başlıyordu; gazel, mesnevî, kaside... Bunlar arasında en fazla dikkat çekenleriydi. Bu dönemlerde halk ise Orta Asya kültürünü unutmamış, gelenek ve göreneğini sürdürüyordu. Yaşamını Orta Asya'da bırakıyor; fakat dilini yanında götürüyordu. Bundan yaklaşık 600-500 yıl önce Arapça, Farsça ve Türkçe'nin karışmasıyla Osmanlıca ortaya çıkmıştı. Bugün bu dili biz anlayabiliyor muyuz? Eğitimini aldığımız taktirde evet.
1718 yılında başlayan Lale devriyle birlikte batıya doğru yüz dönüldü. Fransa ile yakın ilişkiler kuruldu (1535 yılında Osmanlı tarihinde 2. imtiyaz elde eden devlettir). Bu yıllardan itibaren dilimize batıdan da sözcükler girmeye başladı. Özellikle de buna Tanzimat 2. Dönem, Servet-ı Finûn edebiyatlarında iyice göz önüne geliyordu. Bu 4 asırlık dönemde yazılmış olan eserleri ve konuşulanları anlamak zor mu? Hayır! Eğitimi alındıktan sonra neden olmasın!
Gelelim günümüze. Şu dönemde herkes aynı konuşuyor. Ne aydınların konuştuğu ne de halkın konuştuğu dil arasında derin uçurum farkları var. Tamam bu güzel de artık kuşaklar arası dil farkı doğdu. Aynı zaman diliminde yaşayan; fakat aralarında iletişim sorunları doğdu. Örneğin: star, ok, teletex, MP4, no-yes, internet... Bunları yaşlılara sorun bakalım hepsini bilebilecek çıkıyor mu? Ben bunları uydurmuyorum. Çevremdeki yaşlılardan duyduklarım. İşte görünüyor ki eskiden yazılmış eserleri veya konuşulan dilleri anlayabilmek için eğitim almak gerekiyor; ancak zamanımız için sürekli genç kalmak... Bunu başarabilen birisi de yok bildiğim kadarıyla. Son olarak TDK sözlüğüne star, time, finiş pörfekt... gibi kelimelerin olması da ortaya her şeyi döküyor. (Türkçe ssöylenişleriyle yazma gereği duydum)
Gökhan hocam yine yazmışsın upuzun bir makale :))))
Bi oyun başlığı olunca direk yığılıyoruz ama bu konuya neden ilgi yok acabaa? :(
Bizler için internet öyle büyük bir dünya ki... İstediğin ne varsa hemen hemen tamamına yakınını bulabiliyorsun. Ama neden? Şöyle geziyorum da bilgi veren bazı sitelerin üyelerinin sayılarına... Acıyorum doğrusu siteyi yapanlara... Emeklerinin karşılığını alamıyorlar!:( fakat chet sitesine eklenmiş bir radyoyu 300 kişiden az dinleyicisi olmuyor. "Türkçemiz Türkçeleşiyor" Ne zaman? (hatamı biliyorum "chet sitesi" terimini kullandım. Türkçesi "sohbet" olacaktı; fakat gerçek sohbet olmadığı, Türkçemize yakıştırmadığım için, kendimden yabancı saydığım için "chet(çet)" terimini kullanma gereği duydum. TÜRKÇEMİZ TÜRKÇELEŞECEK )bağırmak istediğim için büyük harfleri kullandım)
Hepimiz aynı hatalara malesef ki düşüyoruz. Keşke haksız olabilseydim:(